Sürçülisan ettiysek affola

06.12.2016 09:46

Malum finans sektörü, anlık değişen rakamlar,  gelişmeleri “henüz daha gelişmeden” öğrenmek için arayan yatırımcılar ve güncellenmesi gereken  yığınla rapor… Alın size araştırma departmanlarının en sade günü… Bu sektörde saatlerin, günlerin hatta haftaların nasıl geçtiğini  -garanti ediyorum- anlayamazsınız.

Her defasında “Vay be bu hafta da ne çabuk geçti!” diye  düşünür ve bununla da yetinmeyip ekip arkadaşlarımdan üzerine bir de teyit etmelerini rica ederim. Buna bir nevi totem de diyebilirsiniz..

Sağ olsun iş  arkadaşlarım da bana her hafta bu konuda hak verir ve sonrasında evlerimize dağılırız. Bu süreç   ekonomik takvimde yer alan bir veri gibi her cuma saat 18:00 sularına kadar devam eder.

Evde bu kez dinlenmek yerine,  ekonomi ekranlarından severek takip ettiğimiz, özü sözü bir, ekonomiyi herkesin anlayacağı bir dille ve kendine has tarzıyla anlatan sevgili Aslı Şafak’ın ilk kitabı ‘’Bana Bana Hep Bana’’yı okuyacaktım.

Sevgili Açıl Sezen kitap kapağında zaten Aslı Şafak’ı şu sözlerle çok güzel özetlemiş: Bu kitabın yazarı bir uyumsuz, yıllarca televizyonda dünyanın en sıkıcı işini, ekonomiyi izleyicinin kafasına terlik atarak anlatıyor.

Terlik bir ironi hemen ciddiye almayın yahu, siz O’nu izlemeye ve okumaya devam edin..

Ben de öyle yaptım ve kitabı bir çırpıda okudum. Kitapta aslında kişisel ve toplumsal  rantlarımız, günlük hayattan örneklerle oldukça eğlenceli bir şekilde anlatılıyor.

Aslı Şafak, okuyucunun zihnine, çaktırmadan finansın temellerini gerçek ve bir o kadar da eğlenceli hikayelerleyerleştiriyor. Kitap, tabiri caizse ‘’hık demiş yazarının kaleminden düşmüş’’.

Kitaba başladığımda yüzümde bir tebessüm, zihnimde “Yine nereden neyi bağlayacaksın kim bilir Aslı?” soruları belirmiş, devam ediyorken; artık kitabın ortalarına doğru kendimi koltuktan düşmek üzereyken yakaladım. Eee, ekonomiyi böylesine masal gibi anlatabilen bir kadından da böyle zeka dolu bir mizah beklenirdi zaten…

Aslı Şafak  ‘’Seni Uzaktan Sevmek Aşkların En Güzeli’’ bölümünde  biz finansçıları  taş çatlasa 200 çatlamasa 100 kelime ile konuştuğumuzu kendine has tatlı sert tarzıyla yazmıştı.

Aslı sayesinde, kitabı okumaya bir an ara verdim ve sakin kafayla kendimden de yola çıkarak düşünmeye başladım… Gerçekten de biz finansçıların kelime dağarcığı  bu kadar dar mı diye yapılan analizler ve yazılan raporları incelemeye koyuldum…

Nihayetinde gerçekten de kelime sayısının az olduğu ve kalıplaşmış ifadelerle analiz verildiği gerçekleri ile yüzleştim.

“Peki ya neden?” diye kendime sorduğumda ise belli başlıkları sıralamak sanırım yeterli…

Öncelikle Finans sektörünün kendi içinde çok teknik bir dili var. “Yukarı yönlü trendin devamı için psikolojik direnç seviyesi olan bıdıbıdınınorta vadede geçildiğini görmemiz gerekirblabla…”

Finansal analistler işte bu ve bunun gibi kendi aralarında kullandıkları ve birbiriyle rahat iletişim kurmalarını sağlayan finans dilinitoplumun tüm kesimleri tarafından anlaşıldığını sanmıştır hep. Oysa ki bu finansal terimlerin çoğunun halkta bir karşılığı yok.

Altının ons fiyatını dolar bazında verdiğimiz zaman, analizin karşımızdakine hiç bir anlam ifade etmediğini, ancak çeyrek altın fiyatlarını anlattığımız zaman halka faydalı olduğumuzu bilmemiz gerekiyor.

Ayrıca çoğu Finans teriminin günlük dilde Türkçe karşılığını bulmak oldukça zor.

O halde durup şöyle bir düşündüğümüzde; “Biz finansçıların ağzından düşürmediği Amerika Merkez Bankası; yani FED, Tarım Dışı İstihdam Rakamları, işsizlik oranları gibi önemli ekonomik veri ve terimler finans dışı çevreleri gerçekten de bu kadar yakından ilgilendiriyor mudur? “
Ayrıca analizlerde kullanılan teknik formasyonların da okuyanlara hiçbir anlam ifade etmediğini maalesef anlamış oldum… Yok yükselen kanal yok çanak formasyonu hadi hiç olmadı doji/ akşam yıldızı derken zihinler çorba oluyor. Bu analizleri okuyanlar sonunda yine şu soruyu soruyor: “Ne yani? Şimdi alalım mı satalım mı?”

Kitap sayesinde insanların aslında ekonomik gelişmelerin ne olduğundan çok, bunların ceplerine; yani bütçelerine etkisini merak ettiğini ve önemsediğini anlamış oldum. Bunun için de sade, anlaşılır, teknik terimlerden olabildiğince arındırılmış net ifadeler içeren bir dil kullanmak oldukça mühim… Net ifadeler derken hemen yanlış anlaşılmasın; “size sunduğum yatırım, bilgi, yorum ve tavsiyeleri yatırım danışmanlığı kapsamında değildir.” Lafı uzatmama gerek yok, bilen bilir, biz bu cümleleri her gün defalarca kuruyoruz. Diyeceğim o ki; zaten yatırım tavsiyesi verilmesi SPK nezdinde yasaklanmıştır Siz siz olun böyle analiz veren şahıs ve kurumlara da lütfen itimat etmeyin…

Finans madem hepimizin bütçesini, yatırım kararlarını yakından ilgilendiriyor, bir zahmet bazı basit ve önemli bilgileri de öğrenip okusak, takip etsek kime ne zararı olur ?

Finansal Okur Yazarlık konusunda ülkece evet çok geride kaldık; ancak umut verici gelişmelerin de olduğunu düşünüyorum…

Kurum olarak bizler yıl içinde önemli etkinlikler ve seminerler düzenledik.  Bu etkinliklere katılımdan da anladığımız üzere; yatırımcılar finansal bilgiye aç ve öğrenmek için oldukça istekliler. Bunu görmek de bizler açısından oldukça sevindirici ve umut verici. Bu ülkede güzel işlerin her daim takdir gördüğünü bir kez daha anlamış olduk.


Aslı’nın eleştiri oklarından nasibimi almamak adına; süslü finansal jargonumu bir kenara bırakıyor ve daha sade bir dil kullanmayı bu saatten sonra kendime amaç ediniyorum.

Buradan da tüm meslektaşlarıma sesleniyor en azından taş çatlasa 201 kelime ile konuştuğunuzu göstermeye davet ediyorum. Unutmayın mevzu büyük. :)