Ağbal, Bakanlıkta 2017 yılı merkezi yönetim bütçe gerçekleşmelerine ilişkin basın toplantısı düzenledi.
Geçen yılın, genele yaygın bir şekilde büyümenin arttığı bir yıl olduğunu ifade eden Ağbal, bu büyümenin de ekonomiye önemli katkılar sağladığını söyledi.
Ağbal, 2017'de küresel ticaret artarken finansal koşulların da elverişli bir ortam sunduğunu dile getirerek, "Emtia fiyatları toparladı. Politik ve jeopolitik risklerde önceki yıllara göre görece azaldı. 2018 ve yakın vadeye ilişkin küresel ekonomide büyümenin güçlü ve genele yaygın bir şekilde devam edeceği öngörülmektedir. Bu çerçevede 2018'de küresel ekonominin yüzde 3,7 büyümesi öngörülmektedir. " diye konuştu.
Ağbal, küresel üretim, yatırım, özel tüketim ve istihdama ilişkin öncü göstergelerin de küresel ekonomideki canlanmanın artarak devam edeceğini gösterdiğini belirtti.
Türkiye ekonomisinin 2017'de güçlü büyüme performansı ortaya koyduğuna işaret eden Ağbal, "Uygulamaya koyduğumuz makro finansal düzenlemeler ile başlattığımız mali destekler sayesinde Türkiye ekonomisi çok hızlı bir şekilde toparlanma kaydetti. 2016 yılında, darbe girişimi sonrası dönemde ekonominin yakın vadede toparlanamayacağı, Türkiye ekonomisinin birkaç yıl içerisinde çok düşük oranlarda büyüyeceği tahminleri yapılıyordu. Hükümet olarak ilk andan itibaren arka arkaya kararlar aldık, destek paketleri açıkladık ve aynı dönem yine Meclisten önemli yasal düzenlemeleri de geçirdik." şeklinde konuştu.
Ağbal, geçen yılın üç çeyreğinde Türkiye ekonomisinin ortalama yüzde 7,4 büyüdüğünü ifade ederek, Türkiye'nin bu performansıyla OECD ülkeleri arasında en hızlı büyüyen ekonomi olduğunu belirtti.
"Aralık ayında bütçe giderleri 76,6 milyar lira, faiz hariç giderler 75,2 milyar lira, faiz giderleri 1,4 milyar lira, bütçe gelirleri 55,8 milyar lira, vergi gelirleri 46,8 milyar lira. Aralık ayında ortaya çıkan bütçe açığı ise 20,9 milyar lira. 19,5 milyar lira faiz dışı açık meydana geldi.
Aralık ayı gerçekleşmeleriyle beraber 2017 yılı merkezi yönetim bütçesi sonuçları da kesinleşmiş oldu. 2017'de bütçe giderleri 677,7 milyar lira, faiz hariç giderler 621 milyar lira, faiz giderleri 56,7 milyar lira, bütçe gelirleri 630,3 milyar lira, vergi gelirleri 536 milyar lira, en önemlisi yıl sonu itibarıyla oluşan bütçe açığı 47,4 milyar lira ve yılın tamamında oluşan faiz dışı fazla ise 9,3 milyar lira. Dolayısıyla 2017 yılı kesinleşen bütçe rakamlarına göre, gerek bütçenin dengesi itibarıyla gerekse oluşan kompozisyon itibarıyla kamu maliyesi açısından mali disiplinin kararlılıkla sürdürüldüğünü ortaya çıkaran bir tablo."
Geçen yılın başında bütçe açığını 47 milyar lira olarak öngördüklerini anımsatan Ağbal, "En son açıkladığımız Orta Vadeli Program'da özellikle artan harcamalar nedeniyle yıl sonunda bütçe açığını 61,7 milyar lira olarak revize etmiştik. O rakamı esas alırsak bütçe açığında yaklaşık 14,3 milyar lira daha olumlu bir bütçe performansı oluşmuş oldu. Bütçe açığı noktasında, merkezi yönetim bütçesi itibarıyla hedef bütçe açığını gerçekleştirmiş durumdayız." değerlendirmesinde bulundu.
2017 sonu kamu maliyesi görünümünün, makrofinansal görünümü ve sermaye girişlerini olumlu yönde etkileyeceğini dile getiren Ağbal, bunun, ekonomik istikrarın devamı için alınacak kararlarla ekonomide verimliliği artıran yapısal reformlara da alan oluşturacağını ifade etti.
Söz konusu güçlü bütçe performansında bütçe gelirlerindeki artışın önemli rol oynadığına dikkati çeken Ağbal, bütçe gelirlerinin 630,3 milyar lira ile bütçe hedefine göre 32 milyar lira, Orta Vadeli Program (OVP) hedeflerine göre 18,3 milyar lira daha fazla olduğunu söyledi.
Ağbal, ekonomideki olumlu performansın vergi gelirlerindeki artış oranını da bütçede öngörülenin üzerine taşıdığını vurgulayarak, şunları kaydetti:
"Yılın ikinci yarısında vergi gelirlerinde ve diğer gelirlerde artışın yukarı yönde olacağını söylemiştik. Gerçekleşmelerin söylediklerimizle uyumlu olduğunu görüyoruz. Vergi gelirlerimiz yıl sonu itibarıyla bütçe hedefimizin 25 milyar lira üzerinde gerçekleşti. Vergi dışı gelirlerde de yıl sonu itibarıyla bütçe hedefimize göre 7 milyar liranın üzerinde artış var. 2017'de vergi gelirleri tahsilatı 2016 yılına göre yüzde 16,8 arttı."
"SEKTÖREL VERGİ İNDİRİMLERİ EKONOMİYİ CANLANDIRDI"
2017 yılının başında öngörülen büyüme oranının yüzde 4,4 olduğunu anımsatan Ağbal, "OVP'de söz konusu oranı yüzde 5,5 olarak revize ettik. Şimdi rakamlar işaret ediyor ki Türkiye'nin 2017 sonu itibarıyla büyüme oranı yüzde 7 civarında olacak." değerlendirmesinde bulundu.
Ağbal, sektörel vergi indirimleri kapsamında mobilyada,
beyaz eşyada, konutta geçici indirim yaptıklarına işaret ederek, bunun ekonomiyi canlandırdığını ve vergi gelirlerinde yılın ikinci yarısında artış sağladığını söyledi.
"VATANDAŞ VERGİSİNİ TAM VE ZAMANINDA ÖDEDİ"
15 Temmuz hain darbe girişimi sonrasında, ekonominin, kamu maliyesinin toparlanamayacağı, bütçe açıklarının kontrol edilemeyeceği yönünde söylemlerin olduğunu hatırlatan Ağbal, Türkiye ekonomisinin, gücünü ortaya koyduğunu ve vatandaşın bu canlanmaya paralel olarak vergisini zamanında ve tam olarak ödediğini ifade etti.
Ağbal, Maliye Bakanlığına bağlı vergi dairelerinin 2016 'da cari yıl içinde tahakkuk ettirdiği vergilerle tahsilatların oranının yüzde 87 olduğunu belirterek, "2016’da her 100 liralık vergi tahakkukunun 87 lirasını vatandaş kendisi gönüllü olarak ödedi. 2017’de bu oran, yüzde 94’e çıktı. Bu son derece önemli. Vergilerini tam ve zamanında ödeyen tüm vatandaşlarımıza, vergi mükelleflerimize teşekkür ediyorum." diye konuştu.
Özel tüketimin, ihracatın, inşaat ve makine teçhizat harcamalarının arttığını, istihdamın hızla toparlandığını dile getiren Ağbal, artan ekonomik büyüme ve talebin, vergi gelirlerini olumlu yönde etkilediğini söyledi.
Ağbal, yılın son çeyreğine ilişkin OVP'de öngörülen makro finansal tahminlere göre ithalat fiyatlarının, kur seviyesinin, enflasyon tahminlerine göre gerçekleşmelerin farklı düzeyde oluşmasının da vergi gelirlerinin beklenenin üzerinde artmasına neden olduğunu aktardı.
AK Parti hükümetlerinin son 15 yıllık bütçe performansının bütçe açığı hedefinden daha düşük ya da hemen hemen aynı seviyelerde olduğunu hatırlatan Ağbal, "AK Parti hükümetleri olarak son 15 yıldır bütçe disiplinine her zaman büyük bir önem verdik, ayağımızı yorganımıza göre uzattık. Bütçe politikalarında her zaman için ihtiyatlı olduk ama bu dönem içerisinde aynı zamanda ülkemizin kalkınması için ihtiyaç olan yatırımlardan asla vazgeçmedik. Yatırımlara her zaman daha fazla kaynak ayırdık." diye konuştu.
Ağbal, en büyük başarının faiz bütçesini azaltırken bütçe içerisinde hizmet kalemlerinin payını hızlı bir şekilde artırma olduğunu kaydederek, bu sayede 15 yılda kamu yatırımlarının hızlı bir şekilde arttığını, eğitim, sağlık, araştırma-geliştirme ve diğer kamu hizmetlerinde ardı ardına imzalar attıklarını anlattı.
Bir ülkenin bütçe performansını değerlendirmede bütçe açığının milli gelire oranının esas alınan ölçütlerden biri olduğuna işaret eden Ağbal, şöyle konuştu:
"2017 yılı başında bu dönemki Orta Vadeli Program (OVP) rakamlarını esas aldığımızda, hedeflenen bütçe açığının milli gelire oranı yüzde 1,5 civarındaydı. En son OVP'de merkezi yönetim bütçesi açığının milli gelire oranı yüzde 2'ye yükseltmiştik. Açıklamış olduğum bütçe açığı rakamları bu açıdan son derece sevindirici. Yaptığımız değerlendirmeye göre, 2017 sonu itibarıyla merkezi yönetim bütçe açığının milli gelire oranı yüzde 1,5 seviyesinde kalmış olacak. Bu da Türkiye'nin mali disiplinini kararlı bir şekilde sürdürdüğünün açık bir göstergesidir."
Ağbal, merkezi yönetim bütçesinde elde edilen olumlu başarının genel devlet bütçe dengesini de olumlu yönde etkileyeceğini belirterek, OVP'de 2017 için genel devlet bütçe dengesinin yüzde 2,4 olarak tahmin edildiğini, merkezi yönetim bütçesindeki olumlu gelişmeye paralel olarak 2017 sonu genel devlet bütçesi açığının mili gelire oranının da yüzde 2'nin altına düşeceğini ifade etti.
"2017'DE KAMU BORCUNUN MİLLİ GELİRE ORANI YAKLAŞIK YÜZDE 28"
Mali disiplin konusunda sadece 2016 veya 2017'ye odaklanılmaması gerektiğini bildiren Ağbal, şu bilgileri verdi:
"Özellikle 2010 sonrası dönemde küresel ekonomik krizin oluşturduğu ülke bütçeleri üzerinde ağır tahribatlar meydana geldi. 2010 sonrası dönemde gelişmiş ülkeler dahil olmak üzere gelişmekte olan ülkelerde birçok ülkenin bütçe açıkları, kamu borcunun milli gelire oranı önemli ölçüde arttı. Bu açıdan elde ettiğimiz performansı 2010-2017 aralığında da değerlendirdiğimizde ortaya şöyle bir tablo çıkıyor; 2010 yılından bu yana geçen son 8 yılda, Türkiye'nin genel devlet açığının milli gelire oranı ortalama yüzde 1,1 olmuştur. Bu son derece çarpıcı, son derece başarılı bir sonuçtur."
Ağbal, bütçe disiplininde elde edilen başarının kamu borç yükünü de hızlı bir şekilde aşağı çektiğini kaydederek, 2010 sonrası dönemde birçok ülkenin kamu borcunun milli gelire oranının hızlı bir şekilde arttığını bildirdi.
Türkiye'nin ise bu dönemde kamu borcunun milli gelire oranını düşüren nadir ülkelerden biri olduğuna dikkati çeken Ağbal, "2017 yılı sonunda Türkiye'nin kamu borcunun milli gelire oranı yaklaşık yüzde 28 civarında olacaktır, bu da son derece önemli bir başarıdır." dedi.
"2010-2017 DÖNEMİNDE BÜTÇE AÇIĞININ MİLLİ GELİRE ORANI ORTALAMA YÜZDE 1,1"
Son 8 yılda ortalama bütçe açığının milli gelire oranını diğer ülkelerle karşılaştıran Ağbal, "2010-2017 döneminde G7 ülkelerinde bütçe açığının milli gelire oranı ortalama yüzde 5, OECD ülkelerinde yüzde 4,5, Avro Bölgesi'nde yüzde 3,1, gelişmekte olan ülkelere bakıldığında ise bu oran yüzde 2,8. Aynı dönemde Türkiye'nin bütçe açığının milli gelire oranı ortalama yüzde 1,1. Bu açıdan bakıldığında Türkiye'nin sağladığı başarı aşikar." diye konuştu.
Ağbal, bu dönemde ortalama kamu borç stokunun milli gelire oranını da karşılaştırarak, "2010-2017 döneminde, G7 ülkelerinde kamu borcunun milli gelire oranı yüzde 118, OECD ülkelerinde yüzde 107, gelişmekte olan ülkelerde yüzde 41. Türkiye'de ortalama bu oran yüzde 31.Türkiye'nin kamu borcunun milli gelire oranı itibarıyla ortaya çıkan performansı da son derece çarpıcı." dedi.
Geçen senenin bütçe performansının bu kadar olumlu olmasının kamu tasarruflarını desteklediğini bildiren Ağbal, ayrıca cari açığın daha da aşağı çekilmesi, enflasyonla mücadeleye katkı sunması ve makrofinansal istikrarı olumlu yönde etkilemesinin kaçınılmaz olduğunu dile getirdi.