Endüstriyel futbol dayak yedi...

12.07.2016 11:28
Bir aylık heyecan, 2016 Avrupa Futbol Şampiyonası sona erdi. İyisiyle, kötüsüyle, öne çıkanlarla, hayal kırıklığı yaratanlarla beraber.... Sonuç ise çoğu kişinin öngöremeyeceği şekilde gerçekleşti. Turnuvadan önce nerdeyse hiç şans tanınmayan Portekiz takımı, finalde favorilerden evsahibi Fransa’yı yenerek kupayı aldı. Diğer favorilerden Almanya yarı finalde, İtalya çeyek finalde saf dışı kalırken; İngiltere ve İspanya evlerine erken döndü. Galler, İzlanda gibi ülkelerin takımları ise performanslarıyla herkesi şaşırttı.

Başta İngiltere ve İspanya olmak üzere; Almanya, İtalya, Fransa ve Euro 2016’da olmayan Hollanda Avrupa’da en büyük futbol ekonomisine sahip olan ülkeler arasında sayılabilir. Küçük bir karşılaştırma yapmak gerekirkse; Transfermarkt verilerine göre İngiltere Premier Ligi’nin piyasa değeri 4,58 milyar Euro ve Avrupa’nın en değerli ligi konumunda. Onu 3,21 milyar Euro ile İspanya La Liga, 2,62 milyar Euro ile İtalya Serie A ve 2,34 milyar Euro ile Almanya Bundesliga izliyor.

Avrupa Şampiyonu Portekiz’in liginin piyasa değeri ise yaklaşık olarak 860 milyon Euro ve bilindiği üzre pek fazla takip edilen ve göz önünde olan bir lig de değil. Bu ligin en değerli oyuncusu ise, Euro 2016’dan önce çoğumuzun adını bile bilmediği, Portekiz’in şampiyona kadrosunda da yer alan Sporting Lizbon’lu William Carvalho, değeri de 26 milyon Euro. Bu oyuncu piyasa değeri ile Premier Lig’de ilk 30’a, La Liga’da ilk 20’ye bile giremiyor. Diğer liglerin en değerli oyuncuları 70 milyonluk Paul Pogba, 65 milyonluk Eden Hazard, 75 milyonluk Robert Lewandowski ile karşılaştırıldığında da devede kulak kalıyor.

Euro 2016’ya katılan milli takımların 23 kişilik kadrolarının toplam piyasa değerlerini karşılaştırdığımız zaman; 592 milyon Euro’luk İspanya, 580 milyon Euro’luk Almanya, 487 milyon Euro’luk Fransa ve 477 milyon Euro’luk İngiltere öne çıkıyor. Portekiz 353 milyon Euro’luk değeri ile 6. sırada, ki Cristiano Ronaldo 110 milyon Euro’luk değeri ile zaten Portekiz’in üçte birine tekabül ediyor. Ronaldo’yu hariç tutarsak Portekiz bu kategoride 8. sıraya geriliyor. Yarı final gören Galler’in piyasa değeri 170 milyon Euro, Gareth Bale’i dışarda tutarsak 90 milyon Euro. Bir diğer sürpriz takım İzlanda ise 45 milyon Euro değeri ile 24 takım arasında anca 22. olabiliyor.

Milli takımımızı soracak olursanız; 183 milyon Euro’luk değeri ile ilk tur gruplarından çıkamayan en pahalı takım olmak gibi bir özelliğimiz var. Piyasa değeri bizden daha düşük olan İsviçre, Galler, İrlanda, Slovakya, İzlanda, Kuzey İrlanda ve Macaristan ise turnuvada üst tur görmeyi başardılar.

Bu sezon İngiltere Premier Ligi’nde Leicester City’nin başarısı herkesin malumu. Sezon başında küme düşme adayı olan bu takım; sezon boyunca mükemmel bir performans göstererek ligi Manchester City, Chelsea, Manchester United, Arsenal, Liverpool gibi pahalı rakiplerinin önünde şampiyon bitirmeyi başardı. Sezon başında 91 milyon Euro piyasa değeri ile 20 takımlı ligde 19. sırada bulunan Leciester City’e kıyasla; saydığımız büyük takımların toplam değeri bu rakamın 4 – 5 katına ulaşıyordu. Çoğu bedelsiz transfer edilen, hatta önceki kulüplerinden kapı dışarı edilmiş futbolculardan oluşan bir 11 ile Premier Lig gibi dünyanın en büyük futbol ekonomisinin içinde bu başarı gerçekten muazzam.

Tabii elde edilen başarı oyuncuların fiyatlarını da yükseltti ve Leicester City’nin toplam piyasa değeri de 2016-17 sezonu başında 183 milyon Euro’ya yükseldi. Takımın geçen sezon en çok ön plana çıkan oyuncularından N’Golo Kante’nin değeri 4,5 milyon Euro’dan 20 milyon Euro’ya, Riyad Mahrez’in değeri 3 milyon Euro’dan 20 milyon Euro’ya, Jamie Vardy’nin değeri de 2 milyon Euro’dan 18 milyon Euro’ya yükseldi. Tabii bu oyuncuların olası bir büyük kulüp transferinde bu rakamların çok daha üzerinin ödeneceği de aşikar. Son yıllarda iyice büyüyen futbol ekonomisi içinde ortaya çıkan bu küçük oyuncular futbol romantiklerini sevindiriyor elbette, bakalım bu hikayenin devamını izleyebilecek miyiz?

Bir başka önemli değişim ise NBA’de gerçekleşiyor. Dünyanın en büyük spor ekonomilerinden olan NBA’de TV yayın gelirlerinin artmasıyla beraber kontratlar da büyüdü. Takımların “salary cap” denilen oyuncu maaşları üst sınırı da artırıldı ve 2016 yaz döneminde ortaya devasa kontratlar çıktı. Birkaç tanesini listeleyelim istedik;

Mike Conley – Memphis Grizzlies – 5 yıl için 153 milyon USD
DeMar DeRozan – Toronto Raptors – 5 yıl için 145 milyon USD
Andre Drummond – Detroit Pistons – 5 yıl için 130 milyon USD
Bradley Beal – Washington Wizards – 5 yıl için 128 milyon USD
Nicolas Batum – Charlotte Hornets – 5 yıl için 120 milyon USD
Hassan Whiteside – Miami Heat – 4 yıl için 98 milyon USD
Harrison Barnes – Dallas Mavericks – 4 yıl için 94 milyon USD
Chandler Parsons – Memphis Grizzlies – 4 yıl için 94 milyon USD

Yani yıllığı 20 – 30 milyon USD aralığına denk gelen kontratlar. Bu oyuncuların iyi oyuncular olmalarına karşın süperstar seviyesinde oyuncular olmadıklarını biliyoruz. O nedenden dolayı Kevin Durant, Lebron James gibi oyuncuların kontratlarını listeye koymadık. Michael Jordan’ın 1997 – 98 sezonunda Chicago Bulls’tan 33 milyon dolar kazandığını düşünecek olursak, endüstrinin 15 senede ne kadar büyüdüğü çok rahat görülebilir, bir nevi bacasız fabrika. 2017’den sonra NBA takımlarının formalarına reklam da alınacak olmasından sonra bu endüstri biraz daha büyüyecek ve belki de birçok yıldız oyuncu yeni yüksek kontratlardan almak için takım değiştirecek.

ENVER ERKAN
KAPİTALFX ARAŞTIRMA UZMANI