Ortadoğu gerçeği

16.10.2017 14:11

ABD Başkanı Donald Trump’ın bile ilk yurt dışı seyahati için Ortadoğu’yu tercih etmesi tesadüf değildir elbette dimi? Dünya siyasetinin Ortadoğu ve Kuzey Afrika Bölgesi’ne (MENA Bölgesi) yoğunlaştığı dönem yaşıyoruz epeydir... Peki sorun nedir konuşulan nedir?

Konuşulan sorun da çözüm de; hepimizin bildiği gibi küresel güçlerinde müdahil olduğu demokrasi, insan hakkı, özgürlük üzerine inşa edilmek istenen yeni bir Ortadoğu kimliği... Gerçek soruna gelirsek ise, ekonomi efendim ekonomi. 2000’li yıllardan itibaren büyüyen pazarlarla birlikte artan enerji ihtiyacı! Haydi gelin Ortadoğu Bölgesi’ni biraz analiz edelim. Konuşalım üzerine...

Osmanlı İmparatorluğu’nun dağılmasıyla Ortadoğu coğrafyası batılı devletler tarafından ülkelere bölünerek yeniden şekillendirilen bir coğrafya haline gelmiştir. Dünya siyasetinde gergin diplomatik ilişkilerin yaşandığı, ABD ve batılı devletlerin krize dahil olduğu ve hatta yeni krizlerin yaratıldığı, çıkar çatışmalarının yaşandığı bu bölgenin nedir ekonomik gerçeği? Bölge ülkeleri sahip olduğu kaynaklar ve nüfus bakımından üç gruba ayrılmaktadır. Doğal kaynak bakımından fakir olup yüksek nüfusa sahip olan ülkeler bloğu ilk grubu oluştururken, ikinci grubu doğal kaynak bakımından zengin ve yüksek nüfuslu ülkeler, üçüncü grubu ise, doğal kaynak yönünden zengin fakat yetersiz nüfusa sahip olan ülkeler oluşturmaktadır. Ortadoğu ve Kuzey Afrika Bölgesi, 436 milyon nüfusuyla dünya nüfusunun yaklaşık %5’ini oluştururken, nüfus artış hızı %1,8 ile dünya ortalamasının üzerindedir. Bu doğrultuda bölgede yaşanan işsizlik oranı %11,1 ile %5,7 olan dünya ortalamasından çok daha fazladır. Bölge coğrafi konumu ve sahip olduğu kaynaklarla dünya üzerinde önemli bir yere sahip olmasına rağmen ortaya çıkan rakamlar kalkınma ve gelişmişlik açısından dünya ortalamasının oldukça gerilerindedir... 2000’li yıllardan itibaren büyüyen pazarlar nedeniyle dünyada enerji ihtiyacı artmış olup, bu durum petrol ihraç eden ülkelerin büyümesini hızlandırırken, kaynak bakımından zengin olmayan ülkelerle olan aradaki ekonomik farkın belirginleşmesine yol açmıştır. Bölgede yaşanan gergin diplomatik ilişkiler, kurumsal ve siyasi reformların eksikliği, beşeri sermayenin azlığı ve bölgesel işbirliğinin yaşanmaması bölgenin elde ettiği gücünün çok daha altında olduğunu gösteriyor.

Peki ekonomik gerçeklik olarak neyle baş başa kalıyor?

- Yüksek işsizlik oranları
- Düşük büyüme
- Gelir dağılımında adaletsizlik

İşte bu doğrultuda dünya enerji ihtiyacının %68’ini karşılayan, dünya petrol rezervlerinin üçte ikisine, doğal gaz rezervlerinin ise yaklaşık yarısına sahip olan bu bölge küresel ekonomi içerisinde önemli bir güce sahip olamıyor ve ne yazık ki küresel güçlerin şekillendirdiği bir coğrafya haline geliyor...