Açgözlülük bireysel yatırımcıyı vurdu!

05.10.2015 17:57
Finansal piyasalarda iyi bilinen bir kavram vardır. Aç gözlülük iyidir. Finansal piyasaların temel felsefesini oluşturan bu kavram 1987 yapımı ‘’Wall Street’’ filminin de konusunu oluşturmaktadır. Bugünse 2015 yılında, Alman maliye bakanının açıklamalarıyla açgözlülüğün imalat sektörünün temel taşı olan otomotiv endüstrisi üzerindeki etkilerini tartışıyoruz. Dünya çapında 1.4 Milyar Euro’luk bir endüstri, 16 büyük üretici, her yıl ortalama %4 büyüyen bir pazar ve yılda 90 Milyon araçlık üretim hacmiyle bir ülke olsaydı, dünyanın en büyük 12. ülkesi olacak olan endüstri, son günlerde, pazarın en güçlü oyuncusu Volkswagen’in emisyon kriziyle baskı altında.

2015 yılında uluslararası şirketlerin sosyal sorumluluk bilinçlerinin giderek arttığı bir dönemde, sosyal sorumluluk projelerine yılda 150 Milyon Euro’ya yakın bir kaynak ayıran Volkswagen’in 2008 yılından beri ürettiği araçların emisyon oranlarıyla yasa dışı yollarla oynadığı ortaya çıktı. Emisyon krizinin sadece Volkswagen’e maliyetinin 20 Milyar Dolar’ın üzerinde olması beklenirken, kriz diğer otomotiv firmalarını şimdiden etkilemiş durumda. Şirketin diğer ödeyeceği cezanın yanında, marka değerine vereceği zararsa paha biçilemez olacaktır. Zaten krizin ortaya çıkmasıyla birlikte birçok ülkenin de Volkswagen’in dizel otomotiv satışlarını durdurduğuna dair haberlerde gelmeye devam ediyor. Şirketin piyasa değerinin 30 Milyar Dolar civarında erimesi de, çevresel duyarlılığa dair kalıcı önlem almak yerine geçici çözüm üreten Volkswagen’in neler kaybedebileceğini de gösteriyor. Türkiye bir tarafa Avrupa ülkeleri ve ABD’de çevresel duyarlılık bilincinin ülkemizden daha fazla olduğu biliyor. Ancak krizin global olması, krizin Volkswagen üzerindeki etkisini de artırabilir. Bu da bize uluslararası şirket yöneticilerinin, finansal yönetimin en temel felsefesi olan yatırımcı karlılığını artırmak için büyük organizasyonlara nasıl zarar verdiğini gösteriyor.

Beyaz yaka yöneticilerin usulsüz işlemleri nedeniyle Enron’un çöküşü, Worldcom’un batışı da günümüzden uzakta değil. Son olarak benzer bir yönetim zafiyetini de Toshiba’da görmüştük. Volkswagen’in emisyon skandalının bu şirketlerden farkı yok. Üstüne üstlük küresel şirketler diğer küresel firmaların yaşadığı krizlerden de ders çıkarmıyor. Şeffaf yönetimin öneminin arttığı bu dönemde bu şirketlerin en büyük zaafı da işler iyiyken denetimin zayıf olması ve denetim komitelerinin çeşitliliğinin olmaması olarak karşımıza çıkıyor. Bu da yönetim kadrolarının da bu tür skandallarda büyük payının olduğunu gösteriyor.

Sonuç olarak Bugün Volkswagen ve Volkswagen’in yönetim kurulu yapmış olduğu hatanın bedelini toplamda 40 Milyar Dolarlık bir maliyetle ödemeye çalışırken, peki bu usulsüzlükten etkilenen tüketiciler ne olacak, tüketicilere Volkswagen markasını pazarlayabilmek için Milyonlarca Dolar harcayan distribütörler ve Volkswagen gibi halka açık bir şirketten hisse almış bireysel yatırımcılar ne olacak sorularını da sormamız gerekiyor. En önemlisi de şirketin Dünya’daki çevre faktörlerine verdiği paha biçilemez zararı sorgulamamız gerekiyor. Umarım finansal yasalar önümüzdeki dönemde, bu finansal yapının orta ve zayıf halkalarını da koruyacak reformlara gebedir. 

Burçak Gezgin / www.alanyatirim.com/  
Alan Yatırım Menkul Değerler Araştırma Uzmanı