Afrika’nın kalbine çelik gibi yatırım

30.11.2017 11:06

Tosyalı Holding Yönetim Kurulu Başkanı Fuat Tosyalı’nın davetlisi olarak Cezayir’e geldim. Tosyalı kardeşler Topçuoğlu ailesiyle birlikte ülkenin en büyük sanayi tesislerinden birini kurmuşlar. Oran’daki tesise 2010’dan bu yana 2.3 milyar dolarlık yatırım yapmışlar. Yeni fazlarla birlikte birkaç yıl içinde 5 milyara ulaşacak.

Sadece Cezayir’in değil, diğer Afrika ülkelerinin de ihtiyaçlarını karşılayacak. Bu yıl 1.2 milyar doların üzerinde olan ciro 2018’te 2 milyarı bulacak. Şu anda 3.300 olan çalışan sayısı ise 6.000’i bulacak. Bunlar önemli rakamlar.



Demir çelik sektörünün önemli oyuncularından olan Tosyalı bir yandan Türkiye’deki yatırımlarına devam ederken, diğer yandan Afrika’da yeni pazarlar ve üretim merkezleri yaratmaya çalışıyor.

Birçok sanayi kuruluşu için örnek bir model. Türkiye’de üretmek yerine dışarıda üretip, ürettiğini getirip Türkiye’de satmak değil, Afrika’da üretip o pazarlara satmak; doğru model budur. Trump’ın Amerikan firmalarına zorla yaptırmaya çalıştığı, Çinlilerin yıllardır uyguladığı model.

Cezayir zor pazar

Cezayir yüzlerce yıl İspanyol, Osmanlı ve Fransız hegemonyası altında yaşadıktan sonra destansı bir mücadeleyle 1962’de bağımsızlığına kavuşabilmiş.

Nüfusu 37 milyon. Afrika’nın en geniş ülkelerinden biri. Ancak bu geniş toprakların yüzde 80’i çöl ya da yarı çöl. Bu coğrafya aynı zamanda Cezayir’i petrol ve gaz zengini bir ülke yapmış. Zengin hidrokarbon rezervlerinin de etkisiyle Güney Afrika, Nijerya ve Mısır’ın ardından kıtanın en büyük 4’üncü ekonomisi. Toplam 235 milyar dolar civarında olan ekonomi yılda yüzde 3.5-4 dolayında büyüyor.

Bunlar tablonun parlak tarafı, bir de sorunlu tarafı var. İşsizlik çok yüksek, gençlerin üçte biri işsiz. Kayıtdışı kesim çok geniş. Ülke ekonomisi neredeyse tamamen petrol ve gaza bağımlı. İhracatının yüzde 97’si, milli gelirinin ise yarısı petrol ve gazdan oluşuyor. Hükümetin gelirinin ise üçte ikisi bu kaynaklardan geliyor. Anlayacağınız, petrol fiyatları yükseldiğinde mutlular, düştüğünde ise sorunlular.

Petrolün varlığı diğer sanayilerin gelişmesinin önünü tıkamış. Ancak Cezayir bunu aşmak, ulusal sanayiini oluşturmak istiyor. Bunun için de yabancı ortaklıklara yönelmiş. Bu yönüyle Cezayir Türk yatırımcılar için hedef pazarlardan biri olabilir. Türk müteahhitler Libya pazarı kapandıktan sonra buraya yönelmişler. Zaten Ekonomi Bakanlığı’nın öncelikli ülkeler listesindeki 33 ülke arasında yer alıyor. Dış ticaret fazlası verdiğimiz sayılı ülkelerden biri. Geçen yıl Cezayir’den 464 milyon dolarlık ithalat yapmışız; buna karşın 1.7 milyar dolarlık mal satmışız. Kısacası, Cezayir’de yapacak çok iş var.

Korumacı yapısı, sıkı kambiyo rejimi, oluşan karaborsalar, yüzde 51 yerli ortak şartı ve yerel işçi çalıştırma zorunluluğu gibi caydırıcı unsurlar yok değil ama bu devirde kolay girilecek pazar kaldı mı? Kolay olsaydı Batılılar bu pazarı bize bırakırlar mıydı?

Türkiye değerli euro’yu seviyor

Türkiye ekonomisi euro’nun dolar karşısında değerlenmesinden dış ticaret, dış borçlanma ve turizm gibi 3 kanaldan yararlanıyor.

Türkiye ağırlıklı olarak ihracatını euro, ithalatını ise dolar ile yapıyor. İhracatının yüzde 42’si tüketim mallarından oluşurken, ithalat aramalı, hammadde ve sermaye malı ağırlıklı. Tüketim mallarının payı sadece yüzde 12. Türkiye dolarla ithal ettiği girdileri kullanarak ürettiği tüketim mallarını euro ile satan bir ülke görünümünde. İthalattaki yapı nedeniyle üretim maliyetleri euro dolar karşısında değer kazandığında nispeten azalıyor, euro değer kaybettiğinde ise artıyor.

Türkiye’nin mevcut dış borç stokunun neredeyse yüzde 63’ü dolar cinsinden yapılan borçlanmalardan oluşurken, euro cinsi olanların payı yüzde 28. Dolar euro karşısında değer kazandığında, bu borçların faiz ödemelerinin bütçedeki TL karşılığı daha da ağırlaşıyor.

Turizm gelirlerimizde de euro’nun payı yüksek. Gelen turistlerin önemli bir bölümü euro ülkelerinden geliyor. Birçok tesisimizin fiyatları euro cinsinden veriliyor.

Euro mu yoksa dolar mı?

Şu anda 1.19 dolayında seyreden euro/dolar paritesi gelecek yıl ne olur? “2018 euro’nun yılı olacak” diyenlerin sesi son haftalarda daha yüksek çıkmaya başladı.

Goldman Sachs’a göre, gelecek yıl 1.20 aşılacak. Morgan Stanley’e göre ilk çeyrekte 1.25 görülebilir. Bloomberg anketinde ortaya çıkan ortalama çapraz kur 2018 sonu için 1.22 ve 2019 için ise 1.25. Finans kuruluşlarının tahminleri geçmişte sık sık yanıldı. Ama yüzlerce ekonomist çalıştırmaları ve gelişmiş bilgisayar modelleri ile çalıştıkları için kenara atılmayacak tahminler bunlar.

Dolar ve euro faizleri arasındaki fark halihazırda dolar lehine. Yani faiz farkı doları daha cazip para yapıyor. Fed’in aralık toplantısında bir ve 2018 yılında 2 ya da 3 defa daha faiz artıracağı öngörüleri doğru çıkarsa faiz farkının dolar lehine daha da açılması, dolayısıyla doların cazibesinin daha da artması gerekmez mi? O halde euro neden değerleniyor? Euro’yu destekleyen çok neden var:

Geçmişteki sert değer kaybının kısmi düzeltmesini yaşıyor. 2008 ortasında euro 1,59 dolar ile zirveyi görmüştü. 2011’den sonra Avrupa’da borç krizi patlayınca tablo değişti. 2011 Nisan’ında 1.46 dolar olan euro 2017 başında 1.05’e kadar geriledi. Neredeyse yüzde 30’luk çok sert bir devalüasyondan bahsediyoruz. Böylesi bir değer kaybının içinde euro bölgesinin mevcut sorunları ve AMB’nin para basması olduğu kadar Fed’in değişen para politikası da vardı. Öyle olmasaydı, 2014 Mayıs’ta 1.39 olan parite hızla 1.05’e kadar düşmezdi.

Euro bölgesinin güçlü yanı yüksek cari işlemler fazlası üretiyor olması.

Durgun euro ekonomisi canlanmaya başladı. Özellikle euro bölgesinin lokomotifi olan Almanya’dan iyi işaretler geliyor.

Enflasyon hafif olsa da yükseliyor.

Fransa, Hollanda, Avusturya ve Almanya’da seçimler bitti. İspanya’daki Katalan krizi gibi sorunlara rağmen politik açıdan ABD’ye göre daha istikrarlı denebilir. Trump’ın 4 yıllık görev süresini tamamlayıp tamamlayamayacağı bile belli değil. Brexit ise euro’dan çok sterlinin sorunu haline geldi.

Gelişmekte olan ülkelerdeki yüksek faizlerden yararlanmak isteyen yatırımcılar için düşük faizle euro borçlanıp bu piyasalara yatırmak son yıllarda cazip bir strateji oldu.

Euro’nun mart sonunda 1.22 ve 2018 sonunda 1.25 doları göreceği tahminleri artık çok “uçuk” gelmiyor. Bütçeler yapılırken daha değerli bir euro’yu dikkate almakta fayda var.