Artış yetersiz, ama gücümüz bu

02.10.2014 10:33

TİM açıklamalarına göre, eylülden geriye 12 ayda ihracat geliri yüzde 4.2 oranında arttı. Aylık artışlara “Tarihi rekor” diyerek sevinerek zaman harcıyoruz ama sonuçta ihracattaki artış yetersiz.
Biz ihracatı neden artırmak istiyoruz?
-  İhracat gelirine ihtiyacımız var. İhracat artıkça önce dış ticaret açığı, sonra cari açık küçülecek. Borçlanma ihtiyacımız azalacak.
-  Ekonominin büyümesi, yatırımın ve üretimin artmasına bağlı. Talep olmadan ne yatırım ne üretim yapılır. İç talep frenlendi. Daraldı. Yatırım ve üretim artışı, büyüme ihracata bağlı hale geldi. İhracat artacak ki içeride yatırım, üretim, istihdam ve sonunda büyüme artsın.
TÜİK önceki gün ocak-ağustos dönemi dış ticaret rakamlarını açıkladı. Ağustostan geriye 12 aylık dönemde dış ticaret açığı 86.3 milyar dolar oldu. Dış ticaret açığı sonuçta cari açığı oluşturur.
Ağustostan geriye cari açık (henüz açıklanmadı) 49.5 milyar dolar olarak tahmin ediliyor.

Talebi olan malı üretemiyoruz
2014 yılında milli gelirimiz sabit fiyatlarla yüzde 3 oranında büyüse de cari dolar kuruyla 2013 milli gelir rakamının altına inecek. Bu nedenle, cari açığın milli gelire oranı gene yüzde 7’lere yükselecek.
İhracatımızda yüksek teknolojili ürünlerin payı yüzde 3 iken, düşük teknolojili ürünlerin payı yüzde 35 dolayında.
Bizim için en büyük ve istikrarlı ihracat pazarı Avrupa pazarı. Zengin ve istikrarlı pazarlara düşük teknolojili malları ihraç ederek pazar payımızı büyütmemiz imkânsız.
Türkiye’de ihracatın önemine inanmayan yok. Devlet, özel sektör kuruluşları, üreticiler ihracatı artırmak için çalışıyor. Ufak artışlarda bayram ediyoruz. Ama ihracat artışı yetersiz.
Demek ki sadece iyi niyet işe yaramıyor. Demek ki bir noktada bir yanlış var. İhracattaki sorunlar gündeme geldiğinde klasik söylem tekrarlanır:”Katma değeri yüksek, ileri teknolojiye dayalı, yenilikçi üretime yönelmeliyiz”.

Sadece KOBİ’lerle olmuyor
Katma değeri yüksek, teknolojiye dayalı, yenilikçi üretim “bunları yapacak eğitime ve deneyime sahip personelle, bunları yapacak ekonomik büyüklükte işletmelerle” mümkün olabilir.
Son 12 aylık ihracatta gene otomotiv sanayi ihracatı önde. Çünkü bu sektörde teknolojiye, yenilikçiliğe dönük büyük araştırma, geliştirme harcamaları yapılıyor. Çünkü bu sektördeki işletmeler ekonomik büyüklükleriyle bunları yapacak yetişmiş personeli çalıştırmaya, bu tür harcamaları hazmedebilecek yapıya sahip.
KOBİ’leri küçümsemeyelim ama KOBİ büyüklüğündeki işletmelerin katma değeri yüksek, ileri teknolojiye dayalı, yenilikçi üretimi gerçekleştirmenin gereği olan harcamaları karşılamaları imkânsız.
İşte bunun içindir ki ekonomiyi daha fazla KOBİ fidanlığı haline getirme çabalarını durdurmamız, ekonomik büyüklükte üretim tesislerini yoğun biçimde teşvik etmemiz gerekiyor.
Ekonomik büyüklükteki işletmelerin artması ise, yatırımcının sisteme güvenine, istikrarın süreceğine inanmasına bağlı. Hukuk, finans sisteminde, dış ticaret mevzuatında iniş çıkışların olağan hale geldiği ortamlarda yerli ve yabancı girişimciler büyük ölçekli yatırımlara soyunamıyor.
Her ay TİM açıklamalarını bekleyerek, ihracatın yüzde ne kadar arttığını izleyecek yerde, ihracatın neden beklenen ölçüde artmadığını tartışmaya zaman ayırmamız gerekiyor.