İkinci harita Çin

04.01.2016 09:35
Tim Marshall, bir ay önce piyasaya çıkan kitabı Coğrafyanın Mahkumları’nda (Prisoners of Geography), coğrafyasının esiri olan ülkeleri ele almış. Marshall, dünyadaki ekonomik ve siyasi olayların tümünü izah edebilen 10 harita ortaya koymuş. Bunlardan birisi de Türkiye’yi içine alan harita. Geçen hafta, kitabın ilk haritası olan Rusya’yı incelemiştim. Bu hafta sıra Çin’de.
15. yüzyılda, Çinliler büyük bir deniz gücüne sahipti; Hint Okyanusu’nu kontrol ediyorlardı. Ancak, amaç askeri değil, mali çıkarlar elde etmekti. Uzun süren İngiliz hegemonyası da, Çin’i deniz gücüne sahip olmaması konusunda ikna etmişti.
Üretilen malların, yakın sahillere ulaştırılması da yeterli oluyordu. Bu nedenle, Çin, 16. yüzyıldan bugüne kadar, güçlü bir donanmaya sahip olamadı.
Dört yüzyıl sonra, Çin şimdi, ABD’den sonraki en büyük deniz gücüne sahip olmaya hazırlanıyor. Amaç, ilk aşamada Güney Çin Denizi’ni kontrol edebilmek. Ancak o zaman, Japonya’ya rakip olup, okyanus aşırı pazarlara ulaşabilecekler. Çin, Güney Çin Denizi’ndeki adaları, bu arada kendisine ait olarak gördüğü Tayvan’ı kontrol etmek istiyor. Çin, bu denizde “Ten Dash Line” olarak adlandırılan bölgeyi tamamen kontrol etmek arzusunda.
Bu bölgenin Çin tarafından kontrolü, Vietnam, Malezya, Brunei ve Filipinler’e sınırlı deniz sahanlıkları tanırken; Tayvan’ı Çin sınırları içine katıyor. Japonya da dahil olmak üzere, bu bölgeye komşu tüm ülkeler Çin ile anlaşmazlık halinde.
ABD donanması da Güney Çin Denizi’nde bulunuyor. İşte bu nedenle, bir çok otorite, Üçüncü Dünya Savaşı’nın Ortadoğu’da değil de, bu bölgede başlayacağı görüşündeler. Çin’in bu günlerde yaşadığı ekonomik krizin kökenleri de, önemli ölçüde bu anlaşmazlıklardan kaynaklanıyor.

KARADA DA SIKINTI VAR
Çin’de, Sarı Nehir ile Yangtze nehirleri arasındaki bölgede, dünyanın en yoğun nüfusu yaşıyor. 7. yüzyılın başlarında yapılan Büyük Kanal, bu iki nehri birbirine bağlıyor. Toksik atıklar nedeniyle, denize ulaşmada bile güçlük çeken Sarı Nehir, Çin medeniyetinin beşiği. İki nehir arasındaki bölgede yılda iki kez soya fasulyesi ve pirinç hasadı yapılıyor.
Çin nüfusunun yüzde 90’ını temsil eden Han halkı, bu bölgeyi ve tüm iş alemi ile politikayı kontrol ediyor. Bu bölge, ABD’nin yarısı kadar büyüklükte olmasına rağmen, bir milyar kişiyi barındırıyor.
18. yüzyılda Çin, İngiltere, Fransa ve Almanya’nın toplam büyüklüğünden daha büyük olan Xinjiang bölgesini işgal etti. Bu bölgede yaşayanlar Müslüman. Uygur Türkleri de bu bölgede yaşıyor. Uygur Türkleri, 1930 ve 1940’da iki kez “Doğu Türkistan” adı ile bağımsızlık ilan ettilerse de, başarılı olamadılar. Bu bölgede petrol var ve Çin, burada nükleer silah denemeleri yapıyor. Uygur Türkleri bağımsızlık alabilirlerse, Tibet’in de bağımsızlığı gündeme gelebilecek. Bu nedenle, isyanlar çok kanlı biçimde bastırılıyor.

KUZEYDEKİ SORUNLAR...
Çin’in kuzey bölgesi Mançurya, 100 milyon Çinliyi barındırırken, bu bölgenin komşusu Rusya’da sadece 7 milyon kişi yaşıyor. Bu nedenle, Mançurya halkının bir bölümü, sınır ötesine göç ederek, yavaş yavaş Rusya’nın bu bölgesini işgal ediyor.
Çin’in kuzeyde bir sınırı da, Moğolistan ile. Aralarında, yine bir coğrafi engel olan Gobi Çölü var. Moğolistan’ın doğal kaynakları ve madenleri, bu ülkeye de Çin göçünü hızlandırıyor. Çin, bu iki bölgeyi savaşla değil ama göçler ve ticari ilişkiler aracılığı ile kontrol etmek istiyor. Bu hareketlilik nedeniyle, hem Rusya, hem de Moğolistan, Çin’e kuşku ile bakıyor.
Çin’in kara sınırındaki asıl sorunu olan Tibet’ten, yarın bahsedeceğim.