Koalisyon Gelişmeleri ve Meclis Başkanlığı Seçimi

02.07.2015 15:37

Konu politika olunca tarafsız yazı bulmak zor, politikada işin özü zaten taraf tutmakta yatıyor. Yine de son dönem gelişmeleri, meclis başkanlığı seçimini ve koalisyon olasılıklarını olabildiğince tarafsız değerlendirmeye çalışmak için doğru bir zaman.

Öncelikle Meclis Başkanlığı seçimlerine bakarsa 4 tur süren bir süreç sonrası AK Parti adayının seçildiği ve Ak Parti’nin kendi oylarından fire vermeden duruşunu koruduğunu görüyoruz. Bunun yanısıra seçimler sonrası herkezin dilinde dolaşan 60%’lık blok nasıl hareket edecek sorularının da büyük oranda cevabı kendiliğinden ortaya çıkmış oldu. Meclis Başkanı olan İsmet Yılmaz’ın yerine Savunma Bakanlığı’na bir atama yapmayı şimdilik düşünmediğini ifade eden Davutoğlu sürecin uzayabileceğini gözönünde bulundurarak aseleten görevlendirme yaparım diyerek aslında çok kısa vadeli bir sonuç beklemediğini de belirtti.

Herkez tarafından konuşulan MHP’nin son oylamada boş oy kullanması oldu. Bakıldığında MHP duruşunu aslında bir süredir belli ediyor. Parti kendi hareket ve pazarlık alanını kısıtlamak pahasına kesin çizgilerini belli etmiş ve uygulamış oldu. Görünen o ki MHP zaten zor bir potansiyel birliktelik olan 60%’lık cephe  kavramından uzaklaşmış oldu. Böylece CHP ve HDP’den uzak , AKP’ye ise nispeten yakın bir duruş sergiler gibi görünürken bir yandan da koalisyon şartlarındaki AKP’yi içeriden zorlayacak şartlarda ısrarını sürdürüyor.Bu da MHP’yi AKP için nispeten zor bir çözüm ortağı yapıyor.

Gelelim başkanlık seçiminden bir gün öncesine kadar net olmayan bu kırılmanın nedenlerine. Altında yatabilecek bir çok nedenin yanı sıra belki en önemli neden HDP’nin kapalı grup toplantısında gerektiğinde Baykal’ı destekleme kararı çıkması oldu. Bu durumda HDP ile aynı cepheye geçer duruma düşebileceğini gören MHP, kendini bu durumdan uzaklaştırmak için gerekeni yaptı. MHP en iyi ihtimalle Meclis Başkanını seçtirerek ve HDP’nin de dahil olduğu bir 60%’lık kampa dahil olarak hükümet arayışını sürdürmektense yanlız şansını denemeyi tercih etti.  Filminin çekilmesinden sonra daha da ünlü olan John Nash’ın matematiksel kurumı Oyun Teorisi (Game Theory) ‘nin günlük hayattaki gerçekleşebilir bir uyarlamasını da biz izlemiş olduk.

CHP açısından duruma baktığımızda nispeten zor bir durumda kaldığı görülüyor. En baştan hükümette olmak üzere strateji kurarak 60% lık bloğun dışında planlar ile bu meclis başkanlığı kaybedilmeyebilirdi. Burada CHP’nın anladığı tahminen aslında bir parti olarak yanlız olduğu sonucunu çıkartması güç olmayacaktır. Bu durumda aslında daha önce yaptığı planlar ile bir başarı elde edilemeyeceğini gören CHP yeni bir taktik arayışı ile hükümet içinde olmak için farklı bir yaklaşım sergileyebilir.

HDP Meclis’in yeni sakini olarak seçimde ne kadar önemli bir rol üstlenmiş olsa da şimdilik koalisyon görüşmelerinde çok kuvvetli bir rol oynamadı. 60% lık blook uygulanamadığından  şu an için AKP karşıtı bir hükümet sansı görünmüyor. Çözüm sürecini destekleyen AKP’nin aslında yanında yer alması beklenebilecekken seçimlerde barajı geçebilemek için çizdiği yoldan sapmadan bunu yapması pek de mümkün görünmüyor. Bu çizgiden sapmak tabii Demirtaş’ın ödünç oy dediği oyların belki de bir daha hiç partiye uğramaması olabilir. Demirtaş’ın başkanlık seçimlerinin hemen sonrasında bir erken seçime ihtiyaç duyulduğu yönündeki açıklamaları da bu pozisyonun doğal bir sonucu.Küçük bir ihtimal ile de olsa HDP’nin bu pozisyonu değerlendirmek adına koalisyona girmesi hala olasılıklar içinde.

Görünen o ki AKP ile iktidarı paylaşmak isteyecek partinin seçin öncesi seçmenlerine verdiği sözlerden en iyi ihtimalle bir miktar esnemesi gerekecek. Bu da bir sonraki seçimler için oy oranlarının düşme tehlikesi demek. Bu durumda anlaşması  kesin olmadan hiçbir parti koalisyon görüşmeleri hakkında açıklama yapması mantıklı görünmüyor. Bu durumda kesin bir anlaşma olana kadar aslında kimseden pozitif açıklamalar yapmak istemeyeceğini de biliyoruz. Olasılıklar arasında uygulamada en az sorunlusunun AKP-CHP koalisyonu olacağı görünüyor. Bu tabii ki uzun vadede Ak Parti’nin isteyeceği bir formül olur mu çok tartışılabilir.

Şimdi bahsettiğimiz oyun teorisi (Game Theory) açısından AKP için en iyi formül ana muhalet, MHP veya HDP ile anlaşmaya çalışır, hatta anlaşmaya yakın görünüp yine de onlardan kaynaklanan nedenlerden seçime gitmek olabilir. Bu oyların eski görüntüsünün değişmesini ve tekrar kendine kaymasını sağlar. CHP açısından en iyi formül muhtemelen şu an AKP ile bir muhalefet kurarak hükümetin kurulmasını sağlamak ve hükümet içinde sorunları çözmeye çalıştığı imajını vermek. Bugüne kadar bu yola sapmadığından zaten pişman olma ihtimali çok. MHP’nin durumu en karışık olan, bir yandan hükümete girememekten yorulmuş bir taban, bir yandan AKP’ye karşı alınmış tavır ile gelmiş oylar arasında çelişkiyle karar vermek zorunda. Bu durumda uzun görüşmeler sonuçu hükümet kurulamaz ise ülkenin menfaati için koalisona girmek zorunda kalmak gibi bir açıklama olmadan MHP’nin oy kaybetmeden bu işten çıkması zor. HDP istediğini elde etmiş görünüyor, çok kısa vadeli bir amaçlar ile hareket etmez ise AKP ile koalisyon onlar için olası görünmüyor. Uzun vadede amacı diğer partilerden oy çalmak olmalı ve bu aşamadda hükümete girmek için ileride kullanılabilecek bri oy potansiyelini kullanması mümkün görünmüyor. Tabii hükümet dışındaki ana konularda AKP ile daha kısa vadeli pazarlıklıklar olmaz ise.

Piyasalar acısından zor bir görüntü, belirsizlik ortamı şu an çok fiyatlanmasa da yavaş yavaş zayıflama hissediliyor. Erken seçim tek başına piyasayı zayıflatmaya yeterli fakat burada asıl sorun erken seçim sonrası hala benzer bri oy dağılımı yaşanma ihtimali. Sonuç olarak herkez elini doğru oynar ve ciddi oy kayıpları yaşanmaz ise şu an için Türkiye’nin oy dağılımı bu şekilde değişmiş gibi görünüyor. Kısaca belirsizliğin azalması açısından en pozitif sonuç CHP/AKP koalisyonu, en negatif sonuç da uzun süren görüşmeler sonrası bir erken seçim denebilir.

Batur Asmazoğlu / http://www.investaz.com.tr/
InvestAZ Fon Yöneticisi