Nakit akışı

29.06.2015 09:30
Bir işyerine giren ve çıkan para miktarına, “nakit akışı” diyoruz. Bir kuruluşa belli bir dönem içinde giren ve çıkan paranın bir denge içinde gerçekleşmesi, o kuruluşun yaşayabilmesi için gereklidir. Kuruluşların yaptığı para çıkışları, harcamalardan oluşurken; para girişleri, operasyon gelirlerinden, alınan kredilerden ve ek sermaye girişlerinden oluşur.

Bir kuruluşa giren ve çıkan çeşitli paralar vardır; ancak, “nakit akışı yönetimi” sayesinde, kuruluşun “para deposu” her zaman dolu tutulmalıdır. Para deposu tamamen tükenmese bile, gittikçe boşalıyorsa, “negatif nakit akımı”ndan bahsedilir. Aksine, depo gittikçe doluyorsa, “pozitif nakit akımı” vardır. Bir kuruluşun “para deposu”nun tamamen boşalması, o kuruluşun iflasla karşılaşması anlamına gelir.

Operasyonel kârlılık
Bir kuruluş, nakit akımının tamamını mal ve hizmet satışlarından sağlıyorsa, kuruluşun “operasyonel kârlılığı” var demektir ve kuruluş sağlıklıdır. Kuruluşun büyümesi için, ilave sermaye girişi yapılması gerekebilir. Bu çeşit sermaye girişleri, borsada ek hisse satılması yoluyla da gerçekleştirilebilir. Sermaye girişleri, kuruluşun “negatif nakit akışı”nı karşılamak üzere kullanılmadığı sürece, kuruluşu büyütecektir.
İşçi ücretleri, alt yüklenicilere ödenen ücretler, kiralar, enerji giderleri, ofis harcamaları, alınan kredilere ödenen faizler ve komisyonlar, kredi geri ödemeleri, ortaklara ve yönetim kurulu üyelerine ödenen kâr payları, üretim yapabilmek için gerçekleştirilen hammadde alımları, danışman ve avukatlık ücretleri, reklam harcamaları, vergi ödemeleri, çalışanlara yapılan sosyal güvenlik katkıları, ekipman ve araç-gereç alımları ile ayrılan amortismanlar, nakit çıkışları arasında sayılır.

Nakit girişleri arasında, alınan kısa dönemli overdraft (negatif bakiye) kredileri dahil tüm krediler, müşterilerden alınan ön ödemeler, bağışlar, gayrimenkul veya menkul satışlarından elde edilen gelirler, vergi geri tahsilatları vb gelir kaynakları sayılabilir.

Nakit akışı yönetimi
Sağlıklı bir kuruluşun, tüm girdilerini nakde dönüştürüyor olması gerekir. Bir kuruluş ne kadar kârlı olursa olsun, senetlerini, işçi ücretlerini vs zamanında ödeyemiyorsa, o şirkette bozuk bir “nakit akış yönetimi” var demektir. Biz, giren ve çıkan paraların yönetilmesine, “likidite yönetimi” de diyebiliriz. İyi likidite yönetimi, beklenen girdi ve çıktıların gerçekleşme zamanlarına ilişkin gerçekçi tahminler yapılmasını; bu süre içinde girdilerin az da olsa, çıktılardan fazla gerçekleşmesini hedefler. Nakit girdilerindeki gecikmeler, zaman kaybetmeden ek girdiler bulunarak sağlanmalıdır.
Müşterilerin faturaları geciktirerek ödemesi, mevsimsel dalgalanmalar veya rakip firmaların uygulamaları sonucu satışların düşmesi, özellikle kuruluşların başlangıç aşamalarında başvurulan maliyetin altında satışlar, gereksiz yüksek harcama kalemleri, kredilerin geri ödenme tarihlerinde yapılan hatalı geri ödeme taahhütleri vb uygulamalar “nakit akışı yönetimi”ni dar boğaza sokarlar.
Dünya ölçeğinde yapılan istatistikler, küçük ve işe yeni başlayan kuruluşların batma nedenleri arasında, yüzde 80 oranında, hatalı nakit akış yönetimi yapılmasının olduğunu gösteriyor.