Piyasalar yeni bir senaryo mu arıyor?

12.10.2016 16:25

Öncelikle piyasada yeni bir haber var mı ? bunu biraz daha detaylı incelemekte fayda olduğunu düşünüyorum. ABD’de Ekim ayı itibariyle başlayan bir faiz artırımı beklenti fiyatlaması ve Clinton’ın arayı açtığı bir başkanlık yarışı. Avrupa’da resmi kaynaklardan yalanlanan ancak ateş olmayan yerden duman çıkmaz deyimini yeniden anımsatan bir tapering (varlık alımlarının azaltılması) spekülasyonu. Piyasaları bir anda şaşkına çeviren ancak tabanda bir domino etkisi yaratabilecek kıvamda bir Deutsche Bank krizi ve Japonya’da getiri eğrisi kontrolüne dayanan ve belki de yeni bir mali paketle desteklenmesi beklenen bir ekonomi politikası kararı var. Elde olanlar bunlar.

Bir yandan altın ve gümüşte görülen sert satış, diğer yandan petrol fiyatlarının yükselişi ve bunun gelişmiş ülkeler ile gelişmekte olan ülkelere olan etkileri.

Türkiyeye baktığımızda ise, jeopolitik risklerin artabileceği korkusu ile birlikte büyüyen bir TL stresi var. Bu duruma diğer tetikleyici unsurları da eklersek, OHAL’in uzatılması ve Moody’s not indirim kararı gibi. İçeride de zayıf bir tablo ortaya çıkacak görüntüsü söz konusu oluyor. Bunun yanı sırayükselen bir petrol fiyatı gerçeği söz konusu olmaya başladı. Petrol fiyatlarındaki yükselişin sistematik bir cari açık rahatsızlığı yaratacağı beklentisi bir yandan, düşük petrol fiyatlarının ticari ortaklarımızı zora soktuğu noktada ticaret hacmimizin düşeceği beklentisi bir yandan farklı bir stres unsuru yaratmakta. Her ne kadar FITCH’e dair sessiz ve derinden korkulu bir bekleyişinde olduğunu düşünürsek, ya da herhangi bir not takviminin henüz belirlenmediği bir durumda aniden bir kararla gidebileceği bir not indirim beklentisinin içeride bir sancılı bekleyiş yarattığını görebiliyoruz.  Ayrıca Ekim ayında yeni bir operasyon gündeme gelebilir beklentisi söz konusu. Bunlardan en önemlisi Musul’a yapılacak operasyonda Türkiye’nin yer alıp almayacağı belirsizliği de piyasada yer alıyor.

Bir bütün olarak ele aldığımızda ise, küresel bazda değer kazanan bir Dolar ve piyasada herhangi bir korku senaryosunda bile yatırımcıların sığındığı ve getiri arayışı sonrası seçilen yine bir Dolar etkisi olduğu netleşiyor. Buna Deutsche Bank etkisi mi diyelim. Aralık ayında, özellikle petrol yükselişleyle birlikte, ABD’de enflasyon beklentilerinin artabileceği düşüncesini mi diyelim. Artık ne dersek diyelim, Dolar’ın piyasa üzerinde hakimiyetinin belirginleştiği bir sürecin içerisindeyiz.

3.10 seviyesinde yeniden zirveye doğru gelen Dolar/TL hareketinde bu sefer daha sağlam temelli bir yükseliş olduğunu, geçtiğimiz 15 Temmuz darbe girişimi sonrası görülen 3.10 hareketinde, FED’in piyasa üzerine hakimiyetinin bu kadar yoğun olmadığını gördük. Ancak bu sefer senaryo farklı. Dolar endeksi 97.00 seviyelerinde ve 100 psikolojik seviyesi ulaşabilir bir görüntüde duruyor.

Enflasyon beklentilerinin daha da artacağı düşüncesi de aynı zamanda ABD’de tahvil faizlerini yukarı taşımaya devam ediyor. Dip yapıp 1.30’lara kadar gerileyen Amerikan 10 yıllıkları, şuan ciddi bir ortalama olan 200 günlüğün üzerinde ve 1.80’lere ulaştı. 2 yıllıklar ise şuan 0.90 gibi bir önemli zirveye doğru geldi. Bu durum Dolar’ın özetle güçlü bir tabloda olduğunu perçinliyor.

EURO

Euro üzerine konuştuğumuzda ise, her ne kadar 10 milyar dolarlık dilimler halinde varlık alımlarını kademeli bir azaltıma gidebileceğine dair bir senaryo ortaya atılmış olsa da, bunu hali hazırda uygulayabilecek bir veri setinin henüz sağlanamadığına dair ortak görüş ortada. Henüz kıpırdanmaya başlayan enflasyon ki Eylül ayında öncü TÜFE yüzde 0.4 düzeyinde gerçekleşerek Haziran 2014’ten beri en yüksek seviyeye çıktı ancak, henüz yeterli ve sürdürülebilir bir ekonomik toparlanmadan bahsetmek için erken. Ancak şunu mantıklı olarak görebiliriz. Negatif faizin felsefi olarak ECB tarafından sorgulandığı bir döneme geldik. Varlık alımlarının da sonsuza kadar sürmeyeceği bir gerçek. Bu nedenle eğer bir kısıntı yapacaklarsa bunu daha uzun vadeye yayarak yapmaları ve ABD’nin taperingine benzer nitelikte piyasayı ürkütmeden gerçekleştirmeleri optimal bir beklenti olarak Euro üzerinde etkili olmaya devam edecektir. Şu durumda da Euro’nun aşırı bir değer kazanımını beklemek çok da mantıklı durmuyor. Ayrıca ileride bir Brexit’in sadece bir senaryo boyutunda olmayacağını ve yavaş yavaş gerçekleşeceğini ve 2017’deki Almanya seçimlerinde Merkel’in ağır bir darbe alacağına yönelik beklentilerin kuvvetli olduğunu da hatırlatmakta fayda var.

ALTIN


Altın ve Gümüş ise, baskı altındaki duruşuna devam ediyor. Altın grafiğimize baktığımızda, Fibo katsayısıları geri 1300’ün kırılması ile birlikte teker teker tutunma noktaları konumunda. 1250-1240 bölgesi şuan dinlenme bölgemiz oldu. 1266 ise, kısa vadede önemli teknik direnç konumuna yerleşti. Herhangi bir zayıflık anında 1266 üzeri hareketi takip etmemizde fayda var. Ancak altının kısa vadede 1287-1300 bölgesinin altında kaldığı sürece kısa vadeli aşağı yönlü hareketinin devam etme ihtimalini yüksek buluyorum. 1240 altında 1210’a doğru bir miktar daha geri çekilme söz konusu olabilir. Altın fiyatlarının baskı altından kurtulabilmesi için piyasaların acil bir yeni senaryo üretmesi gerekiyor. Bunun da Dolar’ın tahtını sarsabilecek cinsten olması lazım.  

GÖKHAN ÖZKAN
IŞIKFX ARAŞTIRMA UZMANI