Yunanistan, Doğu Avrupa ve Türkiye...

07.12.2017 10:23
Bugün Cumhurbaşkanı Erdoğan Yunanistan’da. Bu ziyaretin tarihi olduğu kadar güncel olarak da çok önemli başlıklarının olduğunu söyleyebiliriz. Son yıllarda Yunanistan’ın yaşadığı ekonomik sıkıntılar ve Syriza hükümetinin gel-gitleri Yunanistan’ı çok tartışılan bir ülke haline getirmişti.
  
Yunanistan’ın şimdiki durumu, AB’nin bu haliyle devam etmeyeceğinin en somut göstergesidir.
 
Yunanistan’ın bugün kamu borcu, 182 milyar dolarla, 195 milyar dolar olan GSYİH'sine yaklaşmıştır. Ancak bu durum, 2008’de başlayan AB krizinin sonuçlarından biridir sadece.
 
Yunanistan ekonomisi bütün bu süreçte yüzde 25’e varan bir küçülmeyle boğuşmak zorunda kaldı. Şimdi Yunanistan, 2010 yılında yürürlüğe giren ve 2018 ortalarında bitmesi planlanan -ama muhtemelen bitmeyecek- kemer sıkma programına teslim... Bu program Troyka (IMF-Avrupa Merkez Bankası, AB ilgili kurumları) ürünü. 240 milyar euro’luk 2010 paketi, çok büyük bütçe kısıtlamaları, kamu iktisadi kurumlarının hızlı özelleştirilmesiyle devam ettirildi. Şimdi Yunanistan’da 2015 seçimleriyle işbaşına gelen Syriza ve Anel iktidarı var. Bundan bir süre önce bizde de tanınan ünlü Yunanlı müzisyen Mikos Theodorakis, Syriza-Anel iktidarını Troyka’ya teslim olmakla suçlamış ve bir anonim şirkete benzeterek eleştirmişti.
 
Çıkış nerede? 
 
Ancak Yunanistan’ın buraya geleceğini işbaşındaki Syriza partisi de biliyordu. Nitekim 2010 yılında Syriza hükümeti, kemer sıkma anlaşmasını imzalarken o zamanki maliye bakanı Yanis Varoufakis, böyle devam edemeyeceklerini açıkça söylemişti.
 
Ama Syriza, Varoufakis’i tasfiye ederek Troyka ile devam etti. Bir iktisat profesörü olan Varoufakis, Batı basını tarafından, “Dr. Kıyamet” lakabı takılarak, gelecek krizin sorumlusu yapıldı ve tüm AB’de istenmeyen adam ilan edildi.
 
Şimdi gelinen noktada, kemer sıkma politikaları konusunda yalpaladığı ve tereddüt ettiği için Syriza’nın başarılı olmadığını savunan Yeni Demokrasi Partisi’nin oy oranları yeniden artıyor.
 
Ama Yunanistan’ın kurtuluşu ne Almanya ve IMF tarafından dayatılan kemer sıkma programlarında ne de dünya ekonomisinin haldeki durumunu reddederek maceracı çıkışlar arayan ya da yalnız eleştiri düzeyinde politika yapan Varoufakis gibilerinin politik duruşunda...
 
Yunanistan ekonomisi krizden önce gemi taşımacılığı, finans ve turizm sektörleri üzerinden devam ediyordu. Özellikle gemi taşımacılığı sektörü, yurt içi hasılanın yüzde 7.5’ini oluşturmakta ve dünya ticaret filosunun yüzde 20’sini elinde bulundurmaktadır. Şimdiki halde Yunanistan’ın turizm dışında bu ekonomik potansiyeli büyük zaafa uğramıştır. Finans sistemi AB’nin içine girdiği krizle kan kaybetmiş, gemi taşımacılığı ise daralan dünya ticaret hacmine bağlı olarak eski gücünden çok uzaklaşmıştır. Güney ve Doğu Avrupa’nın aşırı değerli euro ile ihracat imkânlarının daralması Yunanistan’ın bugün en önemli sorunudur.
 
Yeni bir başlangıç... 
 
Peki, Yunanistan bu krizi nasıl aşabilir? Şunu hemen söyleyelim ki bu kriz sonrası AB için artık eski ticaret ve enerji yolları geçerli olmayacak. Yeni İpek Yolu ve buna bağlı oluşan ticaret yolu ağları, daha maliyetli kara ve deniz yolu taşımacılığını yerine demir yolu taşımacılığını öne çıkartıyor. Pasifik coğrafyasından gelen orta ve güney kuşak ticaret yolları, hızlı demir yolu taşımacılığını Türkiye üzerinden gerçekleştirecek.
 
Öte yandan, Türkiye, Azerbaycan Hazar Denizi doğal gaz kaynaklarını TANAP ile Batı Trakya’ya getiriyor ve bundan sonra bu hat TAP (Trans Adriyatik Hattı) ile devam edecek. Yani Yunanistan gelecekte enerji ve ticari geçişlerini Türkiye üzerinden yapmak durumunda. Kuzeyde ise Türkiye, Türk Akımı ile Rus gazını Avrupa’ya taşıyor. Hem kuzeyde hem de güneyde Avrupa’nın enerji geçişleri, Güney Gaz Koridoru ve Türk Akım’la, Türkiye’den olacak. Güney için Yunanistan kilit ülke...
 
Öte yandan, Yunanistan’ın krizini de fırsat bilerek, durmadan siyasi kriz üreten ve Kıbrıs çözümünü tıkayan Güney Kıbrıs Rum Yönetimi de Yunanistan’ı Akdeniz’de çözümsüzlüğe itiyor. Kıbrıs’ta adil çözüm ve Akdeniz kaynaklarının bölge ekonomilerine hakkaniyetli dağılımı Türkiye ve Yunanistan’ın ortak çıkarıdır. Burada bu kaynakların Güney Gaz Koridoru dışında ticarileştirilmesi hem iktisadi hem de siyasi olarak mümkün değildir.
 
Bugün Yunanistan, Almanya ve IMF patentli kemer sıkma politikalarını uygulayarak, Euro Bölgesi’nde kalıp euro kullanarak bu krizden çıkamaz. Burada ısrar ederse, AB’de Almanya’nın, Akdeniz’de ise İsrail’in uydusu olur.
 
Bu çerçevede bugün Türkiye-Yunanistan ilişkileri çok farklı bir düzlemde ele alınmalıdır.
 
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın ziyaretiyle gündeme gelecek olan İzmir'den Selanik'e insan ve yük taşımacılığına ilişkin feribot seferleri, İstanbul'dan Selanik'e hızlı tren hattı yapımı, Kipi ve İpsala gümrük kapılarına köprü yapımı projeleri iyi bir başlangıçtır ama bunlardan öte Türkiye ve Yunanistan, yeni ticari anlaşmaları, enerji, taşımacılık ve finans alanlarındaki bu yeni durumu göz önüne alarak yapmalıdırlar. Yunanistan’ın bugünkü bütün sorunları aslında istisnasız tüm güney ve doğu Avrupa ülkelerinin de sorunudur ve bu sorunun çözümünün ilk adımı ise Türkiye ile iş birliğidir.