2016’da piyasaların yönünü ne belirliyor?

15.06.2016 14:41

Yılın ilk yarısının bitirmeye hazırlandığımız şu günlerde, sene başından bugüne kadar yaşanan gelişmelere kısaca bir göz atalım. 2016 yılının ilk yarısında piyasaların, merkez bankalarının ekonomiyi desteklemeye yönelik aldığı tedbirlerle yön aradığını söylemek yanlış bir ifade olmaz. ABD ekonomisi tam istihdam seviyesine yaklaşırken, enflasyon FED hedeflerinin oldukça altında seyrediyor. Küresel ekonomideki belirsizlikler ve yüksek volatilite, FED’in sene başındaki dört faiz artış hedefinin uzak bir ihtimal olduğunu göz önüne seriyor. FED faiz oranlarını artırmak için fırsat kollarken, Avrupa Merkez Bankası Mart ayı toplantısında faiz oranlarını düşürdü. Aynı zamanda parasal genişleme kapsamında, varlık alım programına Haziran ayından itibaren yatırım yapılabilir şirket tahvillerini dahil etti. Yapısal sorunların devam ettiği Bölge’de, enflasyon halen negatif bölgede bulunuyor. Küresel talepteki gerileme, Euro Bölgesi ihracatı ve ekonomik büyümesi üzerinde aşağı yönlü riskler oluşturmaya devam ediyor. Japonya ekonomisi ise bir yandan deflasyonist baskılarla mücadele ederken diğer yandan değer kazanan yuan nedeniyle ihracatın olumsuz etkilenmemesinin yollarını arıyor. Japonya Merkez Bankası ekonomik aktiviteyi canlandırmak ve parasal genişlemenin reel ekonomik sisteme girmesini sağlamak için sene başında negatif faiz uygulamasına geçti. Dünyanın ikinci büyük ekonomisi Çin’e yönelik endişeler şu günlerde yaşanan Brexit ve FED faiz artırım tartışmaları nedeniyle arka plana atılmış gibi görünse de önümüzdeki dönemde gündemde ilk sıralarda kendisine yer bulacağı kesin. Ekonominin dönüşüm süreci içerisindeki belirsizlikler küresel piyasalarda özellikle emtia grubunda dalgalanmalara neden olarak emtia ihracatçısı ülkelerin ekonomik görünümlerini olumsuz etkiliyor.

Bu yıl içerisinde en çok konuşulan konulardan birisi de tarihi dipleri gören petrol fiyatları oldu. İran’a uygulanan ambargoların kaldırılması arz fazlası endişelerini derinleştirdi. OPEC ve OPEC dışı üreticiler üretimi dondurmak için 17 Nisan’da Doha’da toplansa da ortak bir anlaşma zemininde buluşma olmadı. Neyse ki ABD’de azalan ham petrol stokları, Kanada’daki yangın, Nijerya ve Libya’da petrol boru hatlarına düzenlenen terör saldırıları siyah incinin toparlanmasına yardımcı oldu.

YURT İÇİNDE SİYASİ BELİRSİZLİKLER VE FAİZ İNDİRİMLERİ

Ülkemizde yılın ilk yarısında oldukça yoğun bir gündem vardı. Artan terör saldırıları, Rusya ile yaşanan gerginliğin tırmanması, mülteci krizi ve iktidar kanadında kongre sonrasında yeni kurulan hükümet kabinesi öne çıkan gelişmeler oldu. Yaşanan belirsizlikler neticesinde zaman zaman negatif ayrışan ekonomimizde, enflasyondaki göreceli iyileşme ile faiz oranlarında sadeleştirme adımları atıldı. Merkez Bankası, yeni başkanı Çetinkaya’nın göreve geldiği ilk PPK toplantısında 25 baz puan ve ikinci toplantıda 50 baz puan olmak üzere faiz koridorunun üst bandından toplamda 0,75 baz puan indirime gitti. Diğer taraftan ilk çeyrek büyümesi %4,8 ile beklentilerin üzerinde gerçekleşse de temelinde ithalat ve tüketimin artması sürdürülebilir bir büyüme kaydedilemediğine işaret etti.

KÜRESEL TEHDİT: TERÖR

Geçtiğimiz yılın Ekim ayında Ankara’da yaşanan terör olayı sonrasında, bu yılın Şubat ve Mart ayında başkentte iki terör saldırısı daha gerçekleşti. İki saldırıda toplam 55 vatandaşımız hayatını kaybetti. Diğer yandan Sultan Ahmet Camisi’nde turistlere yönelik bombalı saldırı Türkiye’ye yönelik endişeleri artırdı. Terör 2016 yılında sadece ülkemizi değil Avrupa’yı da vurmaya devam etti. Paris saldırısından sonra, Mart ayında terör bu kez Avrupa’nın kalbi Brüksel’i hedef aldı. DAEŞ’in üstlendiği saldırıda 35 kişi hayatını yitirirken, Avrupa’daki güvenlik zafiyeti ile ilgili tartışmalar ve mülteci krizinin çözümüne belirsizlikler ivme kazandı. Son olarak geçtiğimiz günlerde ABD’de 49 kişinin yaşamını yitirdiği saldırıda, terör olayını gerçekleştiren kişinin DAEŞ ile bağlantısı olup olmadığı araştırılıyor.

BUNDAN SONRA NE OLACAK?

Yılın geri kalanında FED yine gündemin üst sıralarında yer alacağa benziyor. Haziran ile Temmuz aylarındaki toplantılarda faiz artırım ihtimali Brexit referandumu ve son gelen olumsuz istihdam verileri nedeniyle rafa kaldırılmış görünüyor. FED yetkililerinden gelen bu yıl için 2-3 faiz artışı söylemleri Eylül ve Aralık ayı FOMC toplantılarını öne çıkardığını söyleyebiliriz. Piyasaların, Kasım ayında ABD’de başkanlık seçimlerinin olması nedeniyle bu ayki toplantıda FED’in harekete geçmeyeceği beklentisi içerisinde olduğunu belirtelim. Söz başkanlık seçimlerinden açılmışken Cumhuriyetçilerin adayı Trump’ınMüslümanlar ve azınlıklar ilgili yaptığı açıklamaların tepki topladığını hatırlatalım. Demokratların adayı tam kesinleşmemiş olsa da Clinton yarışı önde götürmeye devam ediyor. ABD başkanlık seçimleri şu aşamada piyasalar tarafından fiyatlanmasa da Kasım ayına yaklaştıkça piyasalar üzerinde etkili olabileceğini değerlendiriyoruz.

Euro Bölgesi’nde ekonomi politikalarında önemli bir değişiklik söz konusu değil. 23 Haziran’da gerçekleştirilecek Brexit referandumu siyasi belirsizlikleri derinleştirebilir. Yayımlanan son anketlerde AB’den ayrılmak isteyenlerin sayısı birlik içerisinde kalmak isteyenlerin sayısını geçmiş durumda. Brexit’in gerçekleşmesi durumunda sadece İngiltere ekonomisi değil AB ekonomisi de azami derecede zarar görebilir. Dahası birliğin geleceğine yönelik soru işaretlerini beraberinde getirebilir. İngiltere’nin birlikten ayrılması, şu sıralarda sorunlarla boğuşan Avrupa’da domino etkisi yaratarak gelecek dönemde Spexit, Frexit ve Grexit’in oluşturduğu bir kaos ortamı yaratabilir.

2016 ve 2017 yılları Avrupa’da seçim yılları olacak. Bu yıl İspanya’da yapılacak erken seçimlerde yapılan son anketleryine çoğunluk hükümetinin kurulamayacağını gösteriyor. Diğer taraftan İtalya yerel yöneticilerini seçmeye hazırlanıyor. 2017 yılında ise Avrupa Birliği’nin iki ağır topu Almanya ve Fransa’da genel seçimler yapılacak. Avrupa’da yaşanan terör olayları ve mülteci krizi ile bitlikte her iki ülkede milliyetçi söylemlerin arttığını ve sağ partilerin momentum kazandığı izleniyor. Azınlıklar ve Doğu ile ilgili politikalarda daha önce yüksek tonda dile getirilmeyen karşıt duruş, bugünlerde milliyetçi taraf tarafından yüksek sesle ifade edilmeye başlandı. Önümüzdeki dönemde ekonomik gelişmelerin yanında siyasette sertleşen üslup yakından takip edilecek.  

Önümüzdeki dönemde ekonomi gündeminin yanında jeopolitik riskler de sıcaklığını koruyabilir. Özellikle Batı dünyasında gerçekleşen terör olayları milliyetçi akımları yükseltirken Müslümanlara karşı algının olumsuz yönde etkilenmesine neden olabilir. Üstelik Suriye’deki mülteci krizi henüz bir çözüme kavuşmamışken. Terör olaylarının Batı’da tekerrür etmesi Batı-Doğu ayrışmasını derinleştirebilir.
Yurtiçinde ise bizi bekleyen yoğun bir ekonomik ve siyasi gündemden bahsedebiliriz. Ekonomi tarafında yapısal reformlar ve Merkez’in faiz koridorunda atacağı sadeleştirme adımları yakından takip edilecek. Siyasi tarafta ise yeni anayasa ve başkanlık sistemi tartışmaları öne çıkabilir. İktidarın anayasa teklifine muhalefet partilerinin destek vermemesi durumunda erken seçim ihtimalleri şimdiden kulislerde konuşulmaya başlandı.

MURAT TUFAN
DESTEK YATIRIM MENKUL DEĞERLER ARAŞTIRMA MÜDÜRÜ