Eşitlikçi iş için bakıma yatırım

21.03.2022 10:12
Daha eşitlikçi bir iş dünyası için bakım hizmetlerine yatırımın önemini vurgulayan ILO minimum 14 haftalık doğum iznine işaret ediyor. Bu süre Türkiye'de 16 hafta.

Uluslararası Çalışma Teşkilatı (ILO) tarafından yayınlanan yeni bir rapor, daha eşitlikçi bir iş dünyası için bakım politika ve hizmetlerine yatırım yapılmasının önemi üzerinde duruyor ve 185 ülkeye ilişkin çarpıcı sonuçlar sunuyor. Raporda ilk olarak analık izninin evrensel bir insan ve işçi hakkı olduğunun ancak halen pek çok ülkede gereken düzeyde sağlanmadığı gerçeğinin altı çiziliyor.

Raporda, ILO tarafından 2021 yılı itibarıyla 185 ülke incelenmiş. Bu ülkelerin neredeyse tamamı, mevzuatlarında doğum iznine ilişkin yasal hükümler kabul etmiş ülkeler. Ancak ILO araştırması, ülkeler arasında ve kadın işçi grupları arasında çalıştıkları yere bağlı olarak ortaya farklılıklar söz konusu.

Türkiye standardı aştı

ILO standartları, minimum 14 haftalık bir doğum izni süresini zorunlu kılmakta. Bununla birlikte, anne için yeterli bir dinlenme ve iyileşme süresi sağlamak için bu sürenin en az 18 haftaya çıkarılmasını önermekte. 2021 yılında doğum izni süresi 120 ülkede en az 14 haftadır. Ayrıca 52 ülke, ILO'nun 18 haftalık standardını da karşılamakta veya aşmaktadır.

Ülkemizde de doğum öncesi 8 hafta ve doğum sonrası 8 hafta olmak üzere toplam doğum izni süresi 16 hafta. İş Kanunu'ndaki düzenlemeye göre, kadın işçi doğum izni sonrasında yarım çalışma hakkından veya 6 aylık ücretsiz izin hakkından da yararlanabilir. Bununla birlikte, çocuk bir yaşına gelene kadar kadın işçiler için günlük bir buçuk saatlik emzirme izni var.

Nakdi doğum yardımı

Doğum izni nakdi yardımlarının miktarı, anne ve çocuğunu sağlıklı tutacak kadar olmalı. Bununla birlikte, özellikle kayıt dışı istihdamın yüksek olduğu ekonomide doğum sonrasında çalışma hayatına ara vermek zorunda kalan kadın, ücretli doğum izni süresinden yararlanamayacağı için yardım alamayacak ve yoksulluk riski ile karşı karşıya kalabilecektir.

ILO standartları, nakdi yardım miktarının kadının kazancının en az üçte ikisi (yüzde 67) olmasını şart koşmakta ve yine mümkünse bunun yüzde 100'e çıkarılmasını tavsiye etmekte. Küresel düzeyde 123 ülkede çalışan kadınlar tam ücretli doğum iznine sahiptir ve her 10 potansiyel anneden 9'u bu ülkelerde yaşamaktadır.

Hangi faydaları sağlıyor?

Çocuk bakımı hizmetleri, çocuk gelişimi, kadın istihdamı ve yeni istihdam yaratılması için hayati öneme sahip. Bu bakımdan, çocuk bakımı hizmetleri çok sayıda avantaj da sunar. Bu avantajlar; çocuk gelişiminin teşvik edilmesi, yeni işler yaratılması, ebeveynlerin ücretsiz bakım işlerinin azaltılması ve kadınların yaşam boyu istihdam ve gelirlerinin artırılması şeklindedir. ILO verileri, küçük çocuklu kadınların istihdam oranları ile 0-2 yaş arası erken çocukluk eğitim programlarına kayıtlı çocuk sayısı arasında güçlü ve pozitif bir ilişki olduğunu gösteriyor. Bu avantajlara rağmen, çocuk bakım hizmetlerinde kalite eksiklikleri ve yetersiz çalışma koşulları, sürdürülebilir kalkınma ve cinsiyet eşitliği için kaçırılmış bir fırsat olmaya devam ediyor.

Bakım izni politikalarının ve bakım hizmetlerinin sürekliliği, çocuklar için en iyi başlangıcı sunar ve aileler için gelir güvenliğini garanti altına alır, kadınların istihdama katılımı sürdürmelerini sağlar. ILO verilerine göre, küresel düzeyde sadece 32 ülkede ebeveynler, çocuklarının doğumundan hemen sonra kamuya açık çocuk bakım hizmetlerinden yararlanma hakkına sahip.

Okul öncesi eğitim atağı

Ülkemizde de Milli Eğitim Bakanı Mahmut Özer tarafından son dönemde okul öncesi eğitime erişimin artırılması için Milli Eğitim Bakanlığı, Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı, Çevre ve Şehircilik Bakanlığı iş birliğinde çalışmalar gerçekleştirileceği dile getiriliyor. Bu kapsamda, erken çocukluk eğitiminde 5 yaşın zorunlu eğitim kapsamına alınması, esnek zamanlı ve alternatif erken çocukluk eğitim modelleri oluşturulması planlanıyor.

Bu, bir yandan kadınların işgücü ve istihdama katılımını teşvik edecek, diğer yandan eğitime erişimde fırsat eşitliği ilkesinin güçlenmesini sağlayacaktır.