Piyasalarda papatya falı!

30.10.2015 16:10

1 Kasım’da yapılacak olan genel seçimler Türkiye yakın siyasi tarihinin en önemli seçimlerinden biri olarak gözükmektedir. İktidar tarafında AKP meclisteki sandalye sayısını arttırarak tek başına iktidar ve Anayasa değişikliğinin önünü açmak istiyor. Burada ise birçok ihtimal devreye giriyor. İlk ihtimal AKP’nin tek başına iktidarda kalması ancak mutlak çoğunluğu ele geçiremediği için referanduma gidememesidir. Bu durum hükümet bilmecesini seçimin hemen ertesi günü ortadan kaldıracağı için yüksek ihtimalle Türk varlıklarında olumlu yönde fiyatlama görülebilir. Böyle bir durumda ise döviz kurlarında aşağı, tahvil faizlerinde aşağı ve borsada yukarı yönlü hareketlenme görülebilir.

Diğer ihtimal ise AKP’nin mecliste 276’nın altında sandalye elde etmesidir. Böyle bir senaryoda koalisyon hükümeti devreye girecektir. Türkiye genelinde yapılan anketleri incelediğimizde seçim yasaklarından önce 7 Haziran’dan faklı bir tablo ortaya konmamaktaydı. Bu da, koalisyon senaryolarının seçim öncesinde daha ağır basmasına neden oluyor. Eğer bu senaryo gerçekleşirse; seçim sonuçlarından sonra koalisyon sürecinin ne kadar süreceği önem kazanacaktır. Hükümet bilmecesinin ne kadar hızlı bir şekilde çözüme ulaşacağı, içeride de fiyatlamaların yönü açısından önem taşıyacaktır.

1 Kasım genel seçimleri Türkiye’nin siyasi geleceğini ilgilendirdiği kadar ekonomik geleceğini de ilgilenmektedir. Gerek yurtdışı gerekse yurtiçi gelişmelerle birlikte ekonomi alanında zora girdiğimiz bu dönemde 1 Kasım genel seçimlerinin sonuçları merakla beklenmektedir. Aslında bu seçimler öncesinde en önemli soru seçim sonrası ekonomi yönetiminin nasıl şekilleneceği olacaktır. Seçim riskleri küçümsenmemeli, hükümet kurma süreci yaz aylarındakine benzer şekilde uzarsa Türk varlıkları üzerinde de baskı artacaktır. Bu da kura volatilitenin geri gelmesi demek olacaktır. Kurun 2,95 üzerine tekrar hareket etmesi durumunda geri dönüş zor olabilir. Bu minvalde en iyi senaryo seçim sonuçlarının ilanından sonra hükümet görüşmelerinin hızlı bir şekilde ilerlemesi ve hükümetin kurulması olacaktır. En kötü senaryo ise üçüncü defa seçime gidilme ihtimalinin ortaya çıkmasıdır.

Şimdi olası seçim senaryolarını ve akabinde ekonomiye olabilecek yansımalarını inceleyeceğiz.

Senaryo 1: Üçüncü senaryomuzu AKP’nin salt çoğunluğu elde edip tek başına iktidar olması ve HDP’nin yüzde 10 barajını aşması üzerine kurabiliriz. Böyle bir senaryoda AKP’nin referanduma gidebilmesi için diğer partilerden destek alması gerekecek. AKP’nin yeterli desteği alamaması durumunda başkanlık sistemine giden yol kapanacak. Bu sonuçta ekonomideki olağan durumun devamını bekleyebiliriz.

Diğer yandan 7 Haziran’daki gibi bir süreç işlemeyeceğinden hükümet bilmecesi hemen ilk günden çözülmüş olacak ve ortada bir belirsizlik olmayacak. Ekonomi yönetimi de muhtemelen, Ali Babacan ve Mehmet Şimşek’in varlığı düşünüldüğünde ciddi bir ekol değişikliğine uğramayacak. Tabii ekonomi yönetiminin Merkez Bankası ile beraber ne şekilde bir paslaşma içinde olacağı da önemli. Ekonomi yönetimi her şeyden önce icracı olmalı ve ekonominin ihtiyacı olan yapısal reformları yapacak durumda olmalı. Türkiye ekonomisinin dinamiklerinin uzun vadede güçlenmesi adına adımlar atılmalı. Kısa vadede ise daha proaktif para politikalarına gereksinim duyulabilir. Özellikle Fed’in Aralık ayında normalleşme adımı atmasının son derece olası olduğu bu konjonktürde, Merkez Bankası da gerekli yerlerde gerekli adımları atabilmelidir. Bu serbesti olmazsa, bütün bu bahsedilenlerin bir anlamı olmayacaktır.

Senaryo 2: Diğer senaryomuzu ise AKP’nin salt çoğunluğu elde edememesi ve HDP’nin yüzde 10 barajını aşması üzerine kurabiliriz.

Böyle bir senaryoda AKP tek başına iktidar olamayacağı için kendine koalisyon ortağı araması gerekecektir. Böyle bir sonuç ilk etapta belirsizliğe işaret edecektir. Henüz öne çıkan bir koalisyon modeli yok, dolayısıyla seçim sonuçlandığında hangi partilerin yan yana geleceği konusunda bir ipucu bulunmamaktadır. Bu da 2 Kasım’da belli başlı soruların sorulması demek olacaktır. Hükümet görüşmelerinin uzaması stres unsuru olur, 7 Haziran’daki senaryonun tekrarlanmaması adına partiler hükümeti kurma konusunda ısrarcı olmalıdırlar. Partiler arası görüş ayrılıklarının çözüme ulaşıp ulaşmayacağı, ya da ne şekilde bir konsensüs sağlanacağını ilerleyen zamanlarda göreceğiz. İş başına gelecek olan hükümetin 4 yıllığına göreve gelmesi ve icracı olması son derece önemlidir.

Tüm bu senaryolar ekonominin vereceği ilk tepkilerdir. Sonraki süreçte iç piyasada ekonomideki seyri şekillendirecek olgu, seçimler sonrasında başa gelecek ekonomi yönetiminin izleyeceği çizgi olacaktır. Bu kapsamda eğer FED sıkılaşırsa, içeride büyümeye odaklanan daha gevşek para politikaları risk oluşturacaktır. Bu da kurda yukarı yönlü hareket, enflasyonda yukarı yönlü hareket ve sektörel bazda endekslerde düşüş hareketi olarak karşımıza çıkabilir. Sıkı para politikası duruşunun yeni ekonomi yönetimince de kabul görmesi halinde ise daha pozitif bir senaryodan bahsedebiliriz.

Enver ERKAN
ALB Forex Araştırma Uzmanı