TCMB’de yeni dönem başlıyor…

19.04.2016 10:44

19 Nisan 2016 itibarıyla saat 18.30’da Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası’nda Sn. Erdem Başçı dönemi resmen sona erecek yeni Merkez Bankası Başkanı Sn. Murat Çetinkaya resmen göreve başlayacak. Göreve başlar başlamaz da önünde önemli bir sınav kağıdı olacak; 20 Nisan 2016 PPK kararları. Yeni Başkan’ın ilk PPK’sından ne gibi ifadeler ve ne gibi bir faiz kararı çıkacağı merak konusu, ve bundan sonra para politikalarının nasıl bir rota izleyeceği de.

Yeni Başkanımız iyi bir CV’ye sahip. İyi bir eğitim ve başarılı bir bankacılık kariyerinden sonra TCMB bünyesinde görev yapmış. Yaşı da genç. Sn. Çetinkaya ile beraber Merkez Bankası Başkanı’nın banka bünyesinden atanması geleneği de korunmuş oldu. Bunun öncesinde Sn. Yılmaz ve Sn. Başçı da başkan olarak atanmalarından önce banka bünyesinde görevlerde bulunmaktaydılar. Piyasanın buna bakış açısı da aslında olumlu oldu. Çünkü banka bünyesi dışından birinin gelmesi belki de para politikalarında çok keskin bir dönüşüm başlatacaktı; “benim yoğurt yiyişim farklıdır” misali. Tabii yeni Başkan’ın bu konudaki görüşlerini bir 3-4 PPK sonra daha net anlayabileceğiz. Ancak kısa vadede bu atama Merkez Bankası para politikalarının sürdürülebilirliği ve devamlılığı açısından çok önemlidir. Çünkü hali hazırda benimsenen bir para politikası odak noktası ve girilen bir ölçülü faiz indirimi süreci var.

Geniş resimde Merkez Bankası halen sıkı para politikası uygulamaya devam etmektedir. Bunun ana nedeni de, ABD Merkez Bankası Fed’in normalleşme süreci çerçevesinde oluşabilecek sermaye çıkışlarına karşı önlem almaktır. Ocak 2014’te Fed’in bu adımlarına karşılık TL’de hızlanan değer kaybı Merkez Bankası’nı faizleri radikal bir şekilde artırmaya zorlamıştı. Merkez Bankaları, olağan dışı koşullarda faizleri indirebilir veya yükseltebilir. Bu olağan dışı koşulların ortadan kalkması veya hafiflemesi ise faizleri eski seviyesine getirmek için fırsattır. Şu anda ABD ekonomisinin düzelmesi nasıl Fed’in faiz artırmasını gündeme getiriyorsa, küresel koşullardaki iyileşmeler ve enflasyondaki gerileme de TCMB açısından faiz indirimini gündeme getirebilir.

Son dönemde küresel merkez bankalarının uyguladığı genişlemeci politikalar, bilhassa ABD Merkez Bankası’nın faiz artırmıyor olması bu koşullardan küresel bazda olanının sağlanması anlamına gelmektedir, en azından kısa vade için. Manşet enflasyonun Mart ayında yüzde 7,46 seviyesine gerilemesi de domestik bazda sağlanan bir koşuldur, ancak tamamen bir normalleşme koşulu değil tabii ki bunlar.

Biz şu an sıkı para politikası uygulamaya devam etmekle beraber biraz daha güvercin tarafta duruyoruz. Ve faiz indirimleri de küresel konjonktürün izin verdiği ölçüde olabilir. Çekirdek enflasyon da yukarıda kalmaya devam etmektedir. Yani enflasyon şartı da aslında tam sağlanabilmiş değildir.

Bu açıdan bakıldığında; piyasa faizlerinin ve ortalama fonlama maliyetindeki gerilemeyi de hesaba kattığımızda ortam ölçülü bir faiz indirimine müsait görünüyor. Biz faiz indiriminin üst bantta 50 bps olarak gerçekleşmesini bekliyoruz. Bu oranın üzerinde bir faiz indirimine ise kurların olumsuz yönde tepki vereceğine dair endişemiz mevcuttur. Dış finansman ihtiyacı olan kırılgan bir ekonomimiz var. Sıkı para politikasını geniş resimde uygulamaya devam etmeli, keskin bir sapma yaşamamalıyız. Dolayısıyla faiz indirimlerinin üst bantta ve sınırlı ölçekte kalması gerektiğini düşünüyoruz. Yarıyıl sonundan itibaren ABD Merkez Bankası Fed’in şahin bir tutum benimsemesi veya küresel ekonomiler kaynaklı olarak risk iştahındaki gerilemenin gelişen ülkelerden para çıkışına neden olması halinde Merkez Bankası’nın gerekli adımları atabilecek hareket kabiliyetinin olması gerekir. Haliyle, radikal faiz indirimleri için erken bir dönemdeyiz diyebiliriz.

Enver ERKAN

Araştırma Uzmanı