Beşinci harita Afrika

18.01.2016 08:45

Afrika denilince, aklımıza, az gelişmişlik, sömürü, bölünmüşlük, savaş, hastalık, yolsuzluk, dikta rejimleri ve açlık geliyor. Doğal limanların bulunmayışı, nehirlerin ulaşıma olanak tanımaması, neredeyse ABD büyüklüğündeki Sahra Çölü’nün kıtanın tam ortasında yer alması, Sahra Çölü’nün güneyinden Akdeniz’e kadar uzanan bölgenin Müslüman hakimiyetinde olması, kıtada binlerce değişik lisanın konuşulması, Afrika’nın geri kalmasına ve bütünleşememesine neden oldu.

ABD, Rusya, Fransa ve İngiltere tarih boyunca, Afrika ülkelerindeki çeşitli grupları destekleyip, onları birbirlerine düşürerek, kendi çıkarlarını korumaya çalıştılar. Avrupa’nın sömürücü ülkeleri, tavuğu da beslemeleri gerektiğini unutup; sadece, yumurtasından faydalanmak istediler. Geniş ölçüde Orta Afrika’da bulunan büyük maden yatakları ve Nijerya sahillerindeki kaliteli petrol, her zaman yabancıların dikkatini çekti. Büyük miktara ulaşan kobalt, bakır, elmas, altın, gümüş, kömür, manganez, çinko ve diğer madenlerin geliri, halkların kalkınmasına değil, silahlanmaya ve yöneticilerin zenginleşmesine harcandı.

ÇİN DEVREYE GİRİYOR

Son yıllarda, Çin’in, petrol, maden ve mineraller karşılığında Afrika ülkelerine yatırım yapmaya başlaması; ulaşım, enerji ve sağlık sorunlarının azalmasını sağlıyor. Çin’in petrol ihtiyacının üçte biri Afrika’dan sağlanıyor. Çin, Nairobi’de maliyeti 14 milyar doları bulan, demiryolu yatırımı yapıyor. Yine, Tanzanya’da yılda 20 milyon konteynere servis verebilecek, Afrika’nın en büyük limanı, Çin tarafından gerçekleştiriliyor. Çin’in geçtiğimiz on yılda, Angola’ya yaptığı yatırım, 8 milyon doları geçti. Angola’nın Rohanda şehrinde, 200 binden fazla Çinli, hem çalışıyor hem de birer savaşçı militan olarak yetiştiriliyor.

Çin, Afrika ülkelerine girerken, insan hakları, ekonomik reform ya da demokrasi gibi batılıların ön koşul olarak gördüğü şartları, diretmedi. Angola Cumhurbaşkanı’nın doğum günü için Mariah Carey’i getirmesi ya da Sudan Cumhurbaşkanı Ömer Beşir için uluslararası yakalama emri bulunması, Çin’i hiç rahatsız etmedi. Çin, sadece petrol, madenler, kıymetli metaller ve Afrika piyasasını kapma peşinde.

Blgede sahilin aniden yükselmesi sayesinde, sivrisinek ürememesi ve kolay işgal edilemez bir ülke haline gelmesi, Güney Afrika Cumhuriyeti’ni kıtanın en güçlü ülkesi haline getiriyor. Çin’in Afrika’daki en büyük ticari ortağı da, bu ülke.

SÜVEYŞ KANALI VE NİL

Dünya ticaretinin yüzde 8’inin geçtiği Süveyş Kanalı, Avrupa’nın Hindistan’a olan deniz yolu taşımacılığını yaklaşık on bin kilometre kısalttı. Süveyş Kanalı ve Nil Nehri olmasa, Mısır’ın hiçbir ekonomik değeri olmayacaktı. Mısır’da neredeyse hiç ağaç bulunmaması, tarih boyunca güçlü bir deniz kuvveti yaratamamasına neden oldu. Nil Nehri, Mısır’dan başka dokuz ülkeden daha geçiyor.

Etiyopya’da Çinlilerin inşa ettiği hidroelektrik santrali, 2020 yılında bittiğinde dünyanın dördüncü büyük gölüne sahip olacak ve Nil Nehri’nin sularını kontrol edecek. Su tutulmasından sonraki bir savaşta bu barajın imhası, Etiyopya ve Sudan’ın sel sularıyla kaplanmasına neden olacak. Mısır, Nil Vadisi’ne yeterli su bırakılmaması halinde, Etiyopya ile ciddi sorunlar yaşayacağını açıkladı. Afrika da, su savaşlarına gebe.

Demokratik Kongo Cumhuriyeti’ndeki yağmur ormanları, Amazon’dan sonraki dünyanın en büyüğü. Buradaki büyük Rift Vadisi, Afrika’daki minerallerin çoğunu barındırıyor. Halen, Çin’in Kongo’nun ihracatının yüzde 50’sini satın almasına rağmen, halk açlıkla mücadele ediyor. Bölgedeki maden yatakları, bölgeye komşu 9 ülke arasında sürekli savaşa neden oluyor.

Nijerya, Batı Afrika’nın en güçlü ülkesi. Bu ülkenin gelişmemiş olan kuzey bölgesi, halifelik kurmak isteyen Boko Haram Müslüman grubu tarafından kontrol ediliyor. Ancak şimdilik, adını da değiştiren Boko Haram, Nijerya devletine çok büyük sorun çıkarmıyor.

Dünyada en az gelişmiş 18 ülke, Afrika’da bulunuyor. Orta Afrika’da halen 1.1 milyar insan yaşıyor. 2050 yılında bu sayı 2.4 milyara ulaşacak. Anlaşılan o ki, Afrika’yı sömürme geleneği, 21. yüzyılda da aynen sürecek.