Petrol ocak söndürmeye devam ediyor!

28.10.2015 14:51

Son dönemde yaşanan petrol arzından kaynaklı etkilerin emtia fiyatları üzerinde etkileri konuşulmaya devam ediyor. Özellikle OPEC ülkeleri tarafında yaşanan üretim fazlası, gelişmiş ülke ekonomilerinden, gelişmekte olan ülke ekonomilerine kadar olumlu-olumsuz bir çok etkiye sebep olmakta. Bu etkiler ise, ülke ekonomilerinin atacağı adımları engellemeye devam ederken, gelişmekte olan ülkelere bazı olumlu etkiler yapabiliyor. Ancak bu olumlu etkiler kur nedeniyle silinip gidiyor. Bu doğrultuda piyasada devam eden belirsizlik ortamının temel etkenlerinden biri olmaya devam eden petrol fiyatları, tüm ekonomik gidişatı girdaba sokan en temel unsurlardan bir tanesi. Zamanın petrol sıkıntısı üzerine yazılan Aman Petrol Canım Petrol şarkısı ise, bu günlerde dilimizde dolanmaya devam edeceğe benziyor.

NEDİR BU ARZ FAZLASI?

Arz dediğimiz aslında üretimdir. Üretimin ne kadar fazla olduğunu göz önünde bulundurup, fazla olan bir şeyin değerinin düşmesi gerektiği algısıyla, petrol fiyatlarında düşüşler devam ediyor. Ancak bu üretimi sağlayan kim ? Bu arz fazlası etkisi, özellikle gelişmiş ülke ekonomilerini bu kadar zor duruma soktuğu bahsediliyorken neden bu üretimi kısmıyorlar ? bu soruların cevabını bulmak çok zor ancak şunu söyleyebiliriz ki, petrol piyasasında arz ve talep arasında hassas bir denge vardır. Petrole olan talep normal koşullarda bir anda nasıl büyük yükselişler yapamayacaksa, petrol fiyatının kontrolü açısından da genelde planlı bir üretim tercih edilmektedir. Çünkü, petrol fiyatlarındaki artış ne kadar fazla veya düşük ise, ya da ne kadar uzun süreli ise, makro ekonomi üzerinde de etkileri o kadar büyümektedir. Ancak petrol fiyatları sadece arz fazlasından ya da talepten etkilenmez. Çünkü petrol elastikiyeti düşük bir üründür. Bu yüzden fiyatları bir çok siyasi gelişmeden ayrıca etkilerken, bir çok siyasi gelişmenin de ana sebebi olmuştur. İkamesi yani yerine geçirilebilen ürünlerin piyasada az olması, bir yandan da ona tercih edilebilecek ürünün piyasada hala tam olarak bulunamaması piyasadaki oynaklığın temel sebebidir.

OPEC’İN DERDİ NE?  

1960 yılında petrol ihraç eden ülkelerin çıkarlarını korumak adına OPEC birliği kurulmuştur, küresel ekonominin temel taşı olan petrole olan ihtiyaç ise, OPEC’in piyasadaki pazarlık payını artırmış ve kararlarının dünyayı etkilemesine sebep olmuştur. OPEC içindeki ülkelerin içinde genellikle Suudi Arabistan, Irak, İran, Birleşik Arap ülkeleri gibi ortadoğu ülkeleri yer almaktadır ve petrol rezervinin büyük çoğunluğu bu ülkelerin elindedir. Suudi Arabistan’ının rezervi, Dünya toplamının yüzde 20’sinden fazladır. Bunu Irak ve İran takip etmektedir. Diğer yandan ABD’nin rezervi yüzde 15 seviyelerinde yer almaktadır. Bunu Rusya yüzde 6’ya yakın dilimle Rusya takip eder ki, önemli bir üretim gücüne sahiptir. Asya’da ise, rezerv temsilcisi Çin baş sıralardadır. Konu biraz daha netleşmeye başladı sanırım. Son 1 senedir analizlerimizin başlıca konusu ABD, Avrupa ve Çin üstüne. Petrol kelimesi ise, hemen hemen her ülke Merkez Bankası’nın son dönemde diline pelesenk oldu ve makroekonomik etkilerinden bahsedilmeye devam ediliyor. OPEC ise, arz fazlasını kısmamaya adeta yemin etmiş durumda. Acaba bu ülkelerin içinde bu kadar büyük bir rezerve sahipken, durun ben ne dersem o olur psikolojisi yaratmaya çalışıyor olabilir mi ? Bence evet. Çünkü son dönemde MB’ları kabul etmese de bir ticaret temalı bir kur savaşı piyasada etkisini sürdürüyor. Ortadoğu temsilcileri ise, bu hükümdarlık içinde söz sahibi olabilmek adına üretimi kısmamaya devam ediyor. Belki biraz komplo teorisi olacak ama, OPEC piyasadaki pazarlık payını artırmak adına rezervlerini olduğundan daha fazla gösterebiliyor. Planlı üretim temasından çıkan OPEC ülkeleri, zaman zaman kendine tanınan kotanın üzerinde üretim ya da kısıntı yaparak, petrol fiyatlarını etkilemeye devam ediyor.

Son açıklanan OPEC Ekim 2015 raporunda;



2015’in 3 çeyreğine baktığımızda mavi barların yani üretimin arttığını görüyoruz. Sarı çizgi ise, gerekli üretim miktarını ifade ediyor. Gerekenden fazla üretimin devam ettiğini görmekteyiz.

 

Raporun bu kısmında da OECD ülkelerinin ve OPEC dışı ülkelerin arz ve talep dengesi yer almakta. Toplam arzın 2012 yılından itibaren sürekli artış eğilimi içerisinde olduğunu görmekteyiz. OPEC ham petrol üretiminin de aynı oran da 2012’den itibaren artan eğilimin devam ettiğini görüyoruz.

Gelelim Talep-Tüketim tarafına...

 
Bir de bunun tüketim tarafı var. Burda ise, şaşırmadık ki, ABD en üst sırada. 2003 rakamlarına göre 900 milyon tonun üzerinde yüzde 25’in üzerinde paya sahip. ABD’nin hemen arkasında ise, Çin var. Bunu Japonya ve Almanya gibi ülkeler 120 milyon tonluk rakamlarla takip ediyor. Bu ülke ekonomileri de analizlerin baş sıralarında yer alıyor. Özellikle büyüme potansiyellerinde yaşanan düşüş ve düşük talep de petrol fiyatları üzerindeki baskının diğer unsuru arasında yer almakta. Demek ki, üretim fazla ancak bu üretime karşı talep de yeterli düzeyde değil. Özellikle Çin ise, bu durumun yaşanmasında ana kaynak olarak dikkatleri çekiyor. Bu doğrultuda arz-talebin dengelenebilmesi için Çin’deki ekonomik toparlanmayı ve iyileşmeyi takip etmemizde fayda var. 2003 sonrası tablo ise, biraz daha farklılaşacağa benziyor. Son açıklanan rakamlara göre Çin’in petrol tüketimi ABD’nin önüne geçecek gibi duruyor. EIA raporlarına göre aşağıdaki tabloda 2016 yılına ait tahminlerin Çin tarafında daha da artacağı ABD’nin ise, bunun gerisinde kalacağına dair yorumlar bulunmakta. Energy Information Administration kuruluşu, demek ki Çin ekonomisinde toparlanmanın müdahaleler sonrası geleceği ve ekonomideki toparlanmanın talebi artırabileceğini düşünüyor olabilir.  Ya da düşük fiyatlardan talebin artacağını savunuyor olabilir.



OECD tarafı ve IEA (International Energy Agency)

Belki’de OPEC’in üstünlüğünden bıkan ülkeler bu ajansı kurmuş olabilir. Çünkü kurulma amacı, petrole olan bağımlılığın azaltılması ve gerekli önlemlerin alınması doğrultusunda. OECD ülkelerinin içinde ABD,Almanya, Fransa, İngiltere, Norveç ülkeler yer almaktadır. Hatta ABD, OECD içinde yer almasına rağmen, tek başına da hareket edebilen bir ülkedir. Yani önemli bir fiyat belirleyicidir. Bu doğrultuda ABD’den açıklanan ham petrol stoklarının durumu da büyük önem taşımaktadır. ABD’de ise EIA(Energy Information Administration)’nın yayınladığı haftalık ham petrol stokları ise, ara ara düşüşler gösterse de, son 3 açıklanan raporda yükseliş eğilimi içerisinde devam etmekte. Stokların sürekli artış eğilimine girmesi de petrol fiyatları üzerindeki negatif seyrin destekçisi konumunda.

ABD ve AVRUPA HEDEFTEN ŞAŞIYOR-TÜRKİYE İSE NÖTR

Yazımızın başında belirttiğimiz üzere, petrol fiyatları arz-talep ve diğer ekonomik ve siyasal unsurlardan etkilenirken, ortada oluşan kaos ortamı ülke ekonomilerini etkilemeye devam ediyor. Özellikle önemli kararlar alacak olan ABD gibi ülkelerin MB’ları petrol fiyatlarından kaynaklı düşüşten yakınmakta. Bunu Avrupa, Japonya gibi ülkeler ise izlemeye devam ediyor. Peki petrol fiyatlarının düşüşünün etkisi nedir ? Özellikle büyüme sorunuyla uğraşan ve düşük iç talebi canlandırmak adına politikalar izleyen Avrupa ve Japonya ekonomisi önemli bir tüketici ve petrol ithalatçısı. Makroekonomik açıdan petrol fiyatları ise, maliyet enflasyonun temel taşlarından bir tanesidir. Enflasyon hedefine hızlıca ulaşmaya çalışan ve bu doğrultuda ekonomik hamleler yapan bu ülkeler açısında fiyatlardaki düşüş, aynı zamanda maliyetlerinde düşüşü anlamına gelmektedir. Enflasyon ve girdi maliyetlerini düşüren bu durum bu doğrultuda MB’larının hemen hemen her açıklamasında yer alan başlıca cümlelerdir. ABD gibi ülkeler ise, enflasyon hedefinde yüzde 2’lik hedefe ulaşıp ekonomik hamleler yapma çabasında. Bu doğrultuda aynı durumdan mustarip, petrol fiyatlarında yaşanan arz kaynaklı düşüşün etkisiyle istediği hedeften sapmaya devam etmektedir. Bundan kaynaklı olarak, petrol fiyatlarının daha da düşeceğini düşünen FED, enerji fiyatlarından ayrıştırılmış çekirdek enflasyon rakamlarının daha da önemli olduğunu vurgulamaktadır. Gelişmekte olan ülke ekonomilerinin başında yer alan ülkemiz Türkiye içinse, bu durum avantaj olarak düşünülebilir. Çünkü Türkiye gibi petrol ihtiyacının yüksek olduğu ve önemli bir ithalatçı olan ülke konumundakiler için maliyet enflasyonu ve girdi fiyatlarındaki yükseklik aşırı önemli boyutta. Bu doğrultuda petrol fiyatlarındaki düşüş enerji fiyatlarına da olumlu katkılar sağlayabilir ancak, Dolar’da yaşanan yükseliş bu etkiyi nötrlemektedir. Çünkü ithalatı dolar kuru üzerinden gerçekleştirmekteyiz. Önemli bir bölümünü de Ortadoğu ülkelerinden yaptığımız petrol için, Rusya ile yaşanılan kriz ortamının uzaması sıkıntılı bir süreç yaşamamıza neden olabilir. Düşük de olsa önemli bir
Rezerve sahip olan Rusya, Türkiye için önemli bir ihracatçı konumunda.

Günümüzdeki petrolün seyri ve teknik beklentiler;





Petrol fiyatlarındaki satışlar devam ediyor ve OPEC’in arzı kısmayacağı algısı ve 2016 yılına doğru tahminlerin yüksek tutulması petrol fiyatlarında satıcılı seyri destekliyor. Ayrıca ham petrol stoklarında yaşanan yükselişler de kısa vadede bu satıcılı seyrin devamlılığını sağladı. Brent için geçerli olan görüntü WTI için de aynı. Ayrıca aralarındaki spread farkı da gitgide daralmakta. Newyork Merchantile Exchange(NYMEX)  WTI future kontratları da yüzde 2 düşüş yaşandı. Brent için IPE future kontratlarında düşüşler devam ediyor. Teknik olarak ise, brentte satıcılı seyrin devamında 46.00 dolar altı seyir önemli. Bu seviyenin altında Ağustos fiyatları olan 42 dolar yeniden karşımıza çıkabilir. Yükselişlerde ise, 50 dolar üzeri kalıcılık sağlanamıyor. WTI’da ise, benzer görüntü emtia fiyatını 37 dolara kadar çekebilir. Yükselişlerde ise, 48 dolar üzeri kalıcılık izlenmesi gerekmektedir. WTI ve Brent arasındaki spread farkı neredeyse 1.6 Dolar’a kadar düştü. Bundan sonraki süreçte petrol fiyatları için, OPEC’in arz tablosu, Çin ekonomisindeki önemli verilerdeki iyileşmenin talep üzerindeki etkisi, ABD ham petrol stokları emtia fiyatı üzerinde etkili olacaktır. Görüntü itibariyle önümüzdeki ekonomik konjonktür yükselişleri satış fırsatı olarak karşımıza çıkarmaktadır.  Artı parantez ayrıca İran-ABD arasındaki nükleer ambargosunun kalkması da İran’ın kotaya yeniden gireceği düşüncesini tetikledi ve arzın daha da yükseleceği düşüncesinin ana unsuları arasında yer aldı. Bundan sonra 54 doları üzeri seyir Brent için oldukça önemli. Çünkü, yeniden 60 dolar üzeri seyrin görülebilmesi için OPEC’in kurtlar sofrası(ABD-ÇİN-AVRUPA) içindeki hakimiyetini azaltması gerekmektedir ki önemli ülkelerin makroekonomik görüntülerini bozan bu tablonun arz-talep dengesiyle toparlanması beklenmelidir.

Kaynaklar; http://www.opec.org/opec_web/flipbook/MOMROctober2015/MOMROctober2015.html#46
http://www.eia.gov/forecasts/steo/report/global_oil.cfm

Gökhan Özkan/ www.isikfx.com/ 
IşıkFX Araştırma Uzmanı