Sadeleştirme politikaları sadece gündemi değiştirir

22.12.2015 17:13

TCMB ve Başçı, bugün aldığı kararla beraber, TL üzerindeki FED kararı sonrası oluşan tüm pozitif havayı dağıttı ve Türk Lirasını kurtlar sofrasının içine yeniden bıraktı. Aslında yaptığı hamlenin her ne kadar makroekonomik görünümüne daha uygun olduğu olduğunu düşünsek de, atılan adımın şuan için, kur tarafında yukarı yönlü hareketleri desteklediğini görüyoruz. Özellikle FED kararı sonrası,  döviz karşılığında tutulan zorunlu karşılıklara ödenen faizi artırma hamlesini hemen piyasalara sunan MB, 22 Aralık sınavında el mahkum yeniden sınıfta kaldı.

KARARIN NEDENİ NE?

FED’in uzun bir süredir oluşturduğu baskı belki de, kademeli faiz artışıyla birlikte bir nebze iyi atlatıldı. Ancak yumuşak adımının olumlu etkileri, bugünkü kararla ortadan kalktı ve kur yeniden başladığı yere geri döndü. MB bugün şunu dedi. FED zaten beklenenden daha hafif bir adım attı. Bundan sonraki adımları da yumuşak olacak. Piyasalar kurun 2.90-3.00 aralığında olmasını normal karşılıyor. Az da olsa, faiz için MB üzerindeki baskı da ortadan kalkmışken, ne faiz indirip, TL’ye bir darbe de ben vurayım, ne de faiz artırıp, siyasi baskıyı üzerime çekeyim. Aradan usulca sıyrılıp, sadeleştirme politikasını öne sürer, bekle-gör politikama devam ederim.

PİYASA MB'DEN NE BEKLİYORDU? NE BULDU?

Çoğu analistin en azından faiz koridorunun üst bandında 25 baz puan bir artırım beklese de, MB bugün sıkı para politikasına devam etti ve sadeleştirme politikalarını diğer toplantılara öteledi. Faiz kararında ise, üst bant 10.75, alt bant 7.25, politika faizi ise, yüzde 7.5 seviyelerinde geçtiğimiz dönemle aynı bırakıldığını görüyoruz. Bu durumda enflasyon görünümü ve kurun volatilitesi izlenmeye devam edilecek. Sadeleştirme hamlesiyle birlikte, üst ve alt bant arasındaki mesafeyi daraltmak isteyen MB ise, bu hamlesini diğer toplantılara bıraktı. Kurda eğer düşüş sürerse, biraz daha öteleyebilir. Aslında MB’nın aradığı, sadeleştirme politikası da değil, bunu sadece bir silahmış gibi göstermeye çalışıyor. Asıl sorun önemli bir çıkmaz içinde bulunmasıdır. Faiz, Kur, Büyüme üçlüsünün arasında hem de iç ve dış baskıların üstündeki etkileri de düşünülürse, herhangi bir hamle yaptığında yapılacak eleştirilerin kaçınılmaz olduğunu da düşünmektedir. Ekonomi politikalarının üretim temalı olmaması, kura ne kadar müdahale gelip düşürülse de, enflasyonda suni bir düşüş yaşanmasına neden olmaktadır. Bu doğrultuda faturayı MB’nın üzerine kesmek mi doğrudur, yoksa geçmişte beri süregelen eksik ekonomi politikalarına mı?

ALINAN KARAR DOĞRU MU?

Şuan için olası bir faiz indirimi havasının oluşmadığı ortadaydı böyle bir beklentinin hayalcilik olduğu zaten belliydi. Çünkü, FED’in attığı hamle ve makroekonomik durumun bu kadar kırılgan olduğu koşullarda, faiz indiriminin uygun olmadığı aşikar. Peki faiz artırımı neden yapılmadı? Faizlerin artırılmamasının tek sebebinin FED’in ilk adımının ve bundan sonraki adımların yavaş atılacağına dair piyasaya sunduğu taahhüt olduğunu söyleyebiliriz. Eğer FED ilk adımı 50 baz puanla başlatsaydı, karar sonrası TCMB’nin sadece zorunlu karşılıklara yaptığı müdahale değil, aynı zamanda olağan üstü bir toplantı ile faiz kararı gündemde olabilirdi. Ancak şuan için, ABD faizlerinin hangi şartlarda, hangi şiddette artırılacağına dair herhangi bir kesinlik olmadığı için, ABD’deki istenilen şartların(enflasyon-istihdam-büyüme) sağlanması durumunda agresif bir politika izlemesi ile, faiz artırımı kararı vereceği de oldukça net. Diğer taraftan Avrupa’dan ve Çin’den gelen teşvik programlarının etkileriyle beraber de para akışından TCMB’nin de olumlu etkileneceğini düşünürsek, MB’nın aslında sadece iç taraftan değil, aynı zamanda dış kesimden de baskı altında kaldığını görüyoruz.

DENGELER NASIL SAĞLANABİLİR?

Aslında en önemli soru bu olmalıdır. MB’nin attığı adımların etkisinin, diğer taraftan makroekonomik verilerin kur üzerindeki etkilerinin geçici olduğunu görüyoruz. Bunun nedeni, hala ekonominin hangi temele göre oturtulmasına dair görüş farklılıkların devam etmesine bağlı bir anlayış olmasıdır. Türkiye’nin herhangi bir ekonomik büyüme modeli yok. Sanki her şey kura endeksli gelişiyor. Kur yükseldi mi? ihracata, kur düştü mü? ithalata dayalı bir modelimiz var diyoruz. Faizlerin yüksek olduğu koşullarda yatırımlar istenilen düzeyde olmazken, faizin düşük olduğu koşullarda enflasyonu kontrol altına alamıyoruz. Her şeyin yapısal reformlardan geçtiğini, üretimin ana büyüme modelimiz olduğunu, hemen hemen her koşulda dile getiriyoruz ancak bu modele girebilmemiz için de herhangi bir adım atamıyoruz. Bazı adımları atabilmek için, riskler alınması gerekmektedir. Ancak bu riskleri taşıyabilecek ne sabrımız ne de sağlam bir ekonomik temel taşımız var. Bunu Erdem Başçı herkesten çok görüyordur. Ancak çare ? maalesef bulunamıyor. Sanayi sektörü ara mal ithalatına dayalı, doğrudan yatırım girişleri, sürekli volatil kurlardan oldukça düşük. Çünkü risk tavan. Dışarıyla olan ticaret bağlantımız, bu aralar daha da kızgın bir halde. Örnek Rusya. Cari açığın sürekli destekçisi net hata noksan, yüzde 4’lük büyümenin altında yatan asıl gerçek sanayiden çok tarıma dayalı. Tarımın mevsimsel etkileri unutulmamalıdır ki geçicidir ! Petrol fiyatları 36 Dolar’a kadar düştü. Ancak beklenen olumlu etkiler 50 dolarken de görülmedi. 40 dolarken de. Bu doğrultuda her şeyi baştan kurmak ve bu duruma karşı önlem almak şart. İstihdam koşulları da keza aynı durumda çift hanelerde. Eğer faizlerde bir adım atılırsa, ki bu yukarı yönlü olması halinde, istihdamdan da biraz daha ödün vereceğiz demektir. Çünkü yüksek faiz ortamında kura ne kadar olumlu bir müdahale söz konusu olsa da, bu yatırımları aynı zamanda da harcamaları düşüreceği için, ortaya düşük büyüme ve düşük istihdam koşulları çıkacaktır. Son açıklanan hükümet eylem planı raporunda, ekonomik konjonktüre dair görüşlerden çok, seçim sonrası vaatlerin gerçekleştireceğine dair taahhütler yer alıyor. Ekonomi Bakanımız Mustafa Elitaş’a döndüğümüzde ise, son röportajında ağzından kelimeler cımbızla alınmakta. Bu durumda, Erdem Başçı ise, duran adam olarak, tüm eleştirilere karşı göğüs geren kişi olarak başrolde yer almaya devam edecektir. Açıkçası Merkez Bankası bu görüntüde, sadeleştirme politikaları gerçekleştirse de, üç ay sonra aynı şeyler konuşulmaya devam edecektir. 

Gökhan Özkan/ www.isikfx.com/ 
IşıkFX Araştırma Uzmanı