Şimdi yeni şeyler söylemek lazım

18.04.2014 11:13

Dünle beraber gitti cancağızım/ne varsa düne ait/yeni şeyler söylemek lazım...
Ankara’da yapılan TÜSİAD Yüksek İstişare Toplantısı’nda konuşan başkanın “Ülke ekonomisinde büyük ağırlığı olan TÜSİAD üyesi kuruluşlarda yatırımların, üretimin, istihdamın nasıl gittiğini anlatmasını bekliyordum. TÜSİAD üyelerinin küresel krizden ve ekonomideki yavaşlamadan nasıl etkilendiklerini merak ediyordum. TÜSİAD üyelerinin yeni yatırım projeleri ile üretim hedeflerinden mutlaka söz edilir diyordum... Koskoca TÜSİAD üyeleri taaa Ankara’lara kadar gittiklerine göre, toplantılarına koskoca Cumhurbaşkanı ile koskoca CHP Başkanı’nı davet ettiklerine göre,  anlatacakları çok şeyler olmalı idi.
Benim bekleyişlerim böyle idi de... Toplantıda başka şeylerden söz edildi. Konuşula konuşula ağızlara sakız olan konular tekrarlandı. 
-  Türkiye’nin büyüme trendi yüzde 5-7 aralığından yüzde 2-4 aralığına geriledi.
-  Tasarruf oranı düşük. Cari açığımız büyük.
-  İmalat sanayinde yatırım yapılmıyor. İmalat sanayi yatırımlarının milli gelirdeki payı yüzde 25’lerden yüzde 15’lere geriledi.
-  Demokratikleşme paketleri ya geç ya da eksik kalıyor. Toplumsal motivasyon oluşturamıyor. Ekonomide de iş çevrelerinin istediği etkiyi oluşturamıyor. Yavaş demokratikleşmenin ekonomisi de yavaş oluyor.
-  Reformlarımızı yapmakta gecikirsek büyük fırsatları kaçıracağız.”

İstişare imkânı kalmadı
Başkanın konuşmalarını televizyondan izledim...
Söyledikleri, toplantıya katılanlarca alkışlandı. Katılımcılardan hiçbiri başkanın konuşması ile ilgili bir değerleme yapmadı.
TÜSİAD’ın istişare toplantılarının “istişare” özelliği kalmadı. Katılımcılar protokol konuşmalarını dinliyorlar. Alkışlayarak ayrılıyorlar. Katılımcıların söz almalarının, olumlu veya olumsuz görüş ve değerlemelerini dile getirmelerinin mümkünatı yok. Söz almamak, ses çıkarmamak “nezaket” icabı oldu.
Denilebilir ki... “İyi de... Sen sesini çıkarabilse idin... Nezaketi bir yana atarak neler söylerdin?”
Ben derdim ki, “Muhterem A’bilerim, Ablalarım...” derdim... Bırakınız artık bildiğimiz şeyleri tekrarlamayı... Evet tasarruf oranımız düşük... Ama, yurtdışından dövizleri getirerek yatırım ve üretim yapmak isteyenleri Türk Lirasız da, dövizsiz de bırakmıyoruz. Türk Lirası’nın da dövizin de maliyeti enflasyonun altında dolanıyor. Devlet sanayi, ihracatı teşvik için çaba gösteriyor.

Suç Ayşe Teyze’nin mi?
Sanayimizin, ekonomimizin, ihracatımızın, büyümemizin durumu böyle ise, bunun suçlusu siz değilsiniz de Ayşe Hanım Teyzem mi?
Ayşe Hanım Teyzem mi, sizlere, artık sanayi yatırımı yapmayın, sanayiden kazandıklarınızı inşaata aktarın dedi. Ayşe Hanım Teyzem mi sizin teknoloji yoğun, inovatif üretim yapmanızı, daha çok katma değer yaratmanızı yasakladı?
Ayşe Hanım Teyzem mi, kalite ve fiyat rekabeti karşısında ihraç edemediklerinizi, iç piyasada satınız diyerek sizin elinizi ayağınızı bağlıyor.”
Sonra da havayı yumuşatmak için Mevlana’nın olduğunu hatırladığım “Dünle beraber gitti cancağızım/ne varsa düne ait/Şimdi yeni şeyler söylemek lazım...” dizelerini okur. “N’olur A’bilerim Ablalarım, bundan sonra bize yeni şeyler söyleyiniz. Bizim ufkumuzu Türk ekonomisinin önünü açınız. Yeni projelerden, yatırımlardan, büyümeden söz ediniz” derdim.
Beni de yaka paça salondan atarlardı.