Yeni Yılda Piyasaya Yön Verecek Gelişmeler

07.01.2015 14:45

Önümüzdeki dönemde yatırım ortamındaki gelişmeler 4 ana konu altında toplanıyor.

1. Ülkelerin birbirinden bağımsız gelişen ekonomik görünümleri sonucunda faiz arttırım/indirim ve parasal daralma / genişleme politikaları.


2. Yunanistan'da seçimlerin de tetiklediği ve Avrupa'da yeni bir belirsiz dönem ve Avrupa Merkez Bankası'ndan muhtemel tahvil alım programı.


3. Petrol fiyatlarındaki düşüşün bazı ülke ve yatırımları desteklerken, uzun vadede petrol fiyatlarının yüksek kalacağını öngören bazı yatırımcı ve ülkeleri zor durumda bırakması.


4.  Başta tahmin edildiği şekilde hızlı bir düşüştense, gelişmekte olan piyasaların para birimlerindeki değer kaybına direnmesi.

1. Bağımsız ekonomik gelişmeler: Son yıllarda globalizasyonun da etkisiyle birbirine paralel gelişmeler gösteren ülke ekonomileri, merkez bankası politikaları ve ekonomik büyümelerinin birbinden ayrışması ile bu sene birbirinden kopuyor. Amerika ve İngiltere büyüme belirtileri gösterirken, Çin ve Avrupa Birliği ülkeleri gibi ülkeler yavaşlıyor.


Avrupa Birliği, Japonya ve Çin ekonomilerine destek sağlamak için genişleyici politikalar izlerken, Amerika'da faiz arttırımlarının bu sene başlaması bekleniyor. bu beklenti Amerikan Dolarını güçlendirmeye devam ediyor. Para birimlerinin önemini düşünecek olursak (Sabit getirili ensturman fonlarında getirilerin 2/3 dövizden gelirken, hisse fonlarında 1/3 civarında)  bunun Amerikan yatırım ürünlerini nasıl daha çekici hale getirdiğini anlamak daha kolay olacaktır. 

Amerika'daki ortalama üstündeki büyüme sürdürülebilir görünmese de, iş datalarındaki  ve tüketimdeki toparlanma devam edecek gibi görünüyor. Haftanın sonundaki Amerikan iş datası 200 bin üzeri bri büyümeye daha işaret ediyor. Geçen ayki 331 bin datasını yakalayamayacak olsa da hala kuvvetli bir data.

Araç satışları ilgi çekici olacak, petrol fiyatlarındaki düşüş kolay bulunan ve düşük faizli finansman ile iş piyasasındaki gelişmeler iyi bir rakama işaret ediyor.

2. Avrupa Birliği:  Ocak ayı Avrupa Birliği için çok önemli bir ay olacak gibi görünüyor. 14 Ocak'ta Avrupa Mahkemesi Avrupa Birliği'nin devalet tahvili alımı konusunda bağlayıcı olmayan bir karar alacak. Merkez Bankası bu program altında 4 ana koşulu yerine getiren ülkelerin tahvillerini alabilmeyi planlıyor.

1. Ülkenin içinde bri destek kredi limite de olabilecek EFSF/ESM programlarından birine dahil olmuş olması.


2. Ülkenin beklenti dahilinde olan parasal ve bütçe sınırlamaları içinde kalacağına dair gerekli taahütleri imzalamış olması.


3. Ülkenin nisepeten gelişmiş bir sermaye piyasası olması ve 10 yıllık tahvil ihracı yapabilmesi.


4. Tahvillerin ekonomik gerçeklere göre olması gerektiğinden daha yüksek faiz getirileri ile alınıp satılıyor olması.  

Hatırlarsanız Bundesbank devlet tahvilleri alımına Berlin sıcak bakmasına rağmen karşıydı. Avrupa Mahkemesinin vereceği karar sadece tavsiye amaçlı olsa da, sonuca ciddi etki etmesi muhtemel. Ocak 22 de Avrupa Merkez Bankası toplanıyor. Bu daha seyrek olan toplantıların başladığı ilk dönem ve bu toplantının notları ilk defa 3-5 hafta içinde açıklanacak.

Muhtemelen Avrupa Merkez Bankası bilançosunu ülke tahvilleri de dahil olacak şekilde daha çok araç ile genişletmeye hızlanarak devam edeceğini açıklayacak. Eğer Avrupa Merkez Bankası Mart 5 teki ikinci toplantısını bekleyecek olursa ki Draghi bunun bir ihtimal olduğundan zaten bahsetti, ülke tahvilleri bri satış dalgasına mağruz kalabilir.

Şu anki çalışan ABS, LTRO ve bono alım programlarına bakıldığında toplamda bilançoyu 400-500 milar Euro  arttırma potansiyelleri oldığu görülüyor. Bu durumda devlet tahvili alım programına 500-600 milyar Euro Avrupa Merkez Bankası'nın bilanço heseflerine ulaşması için yeterli görünüyor bu da Amerika, İngiltere ve Japonya'da yapılan programlara göre hala küçük kalacak. Tahvil alımlarını lokal merkez bankaların yaptırıp, tahvilleri yerel merkez bankası bilançolarında tutmak da bu durumu daha kabul edilebilir yapabilir.

Yunanistan seçimleri Ocak 25'de, yani Avrupa Merkez Bankası toplantısından 3 gün sonra yapılacak. Şu anki veriler tek partinin seçimi kazanamayacağını gösteriyor. Şu an görünen o ki Syriza, ilk hükümeti kurma hakkına sahip olacak. Bir ihtimal 3 günde koalisyon kurulamazsa sıradaki parti denecek ve bu 2012'deki gibi bir kaç tur devam edebilir.

3. Enerji fiyatlarındaki düşüş: Petrol fiyatları son 6 ayda yarı yarıya düştü, daha fazla düşüş bu trend içinde ihtimal dahilinde görünüyor. Genel bir araştırma düşüşün 2/3 ünün üretim fazlalığından kaynaklandığını düşünüyor. Geri kalan talep yetersizliğinden geliyor. Çin ve Avrupa'nın yavaşlaması talebin toparlanmasını engelliyor.

Saudi Arabistan üretimi kesmek konusunda istekli görünmüyor. Son rakamlar Irak ve Rusya'nın üretimi arttırdığını gösteriyor ki belli bir geliri garantilemenin tek yolu bu ortamda. Kanada ve İngiltere gibi dğier yüksek maliyetli üreticiler de durumdan zarar görüyor. Enerji fiyatlarındaki düşüş enflasyon rakamlarına hızla yansıyor. Bu zaman içinde tüketimi ve harcanabilir gelirleri arttıracaktır.

4. Kur savaşları: Dünya'da çok konuşulan bir konu olsa da, şu anda ticarete gerçek etkisi anlamında aslında sınırlı etkisi olan bir durum. Amerika'nın doların güçlenmesine karşı şimdilik bir girişimde bulunmadı veya Japonya, Avrupa gibi kurunu değersizleştirenlere karşı hoşnutsuzluk sergilemedi. Ama Amerika dışında baktığımızda kur savaşları üretim bazlı daha küçük ekonomilerde devam ediyor. Çoğu yorumcu para birimini değersizleştirmenin bir yarışa döneceğini düşünse de Rusya ve Arjantin gibi ülkeler için bu çok da başarılı olmuşa benzemiyor. Tabii burada bir şeyi gözden kaçırmamak lazım. Bu örnekler kontrolü kaybetmiş, yatırım kazanmak yerine yatırım kaybettiği için para birimi değer kaybetmiş ülkeler. Odaklanmak gereken ülkeler muhtemelen İsviçre, İsveç, Japonya gibi para birimindeki değer kaybını kendi kontrolünde ve gerektiğinde müdahale ile yapmış olan ülkeler.

Zayıf dolar ortamında çoğu ülke rezerv biriktirerek para biriminin değerlenmesini önlemeye çalışıyor. Fakat şu an doların değerlendiği bir döneme giriyoruz. Rezerv birikimleri yavaşlıyor ve ülkeler hem enflasyona etkilerini dizginlemek hem de yerel malların değerini korumak için para birimleri nispeten dengede tutmaya çalışıyor. Bu da rezervlerden dolar veya yabancı para birimi satışı demek. Bir çok gelişmekte olan ülkede şirketler döviz borçlu, para birimlerinin hızla değer kaybetmesi onlar için daha yıkıcı bir etkiye sahip.

Türkiye'nin haftasonu yaptığı değişiklikler buna iyi bir örnek. Bankaların yabancı para birimi karşılıklarını arttırarak rezervlerde 3,2 milyar dolarlık bri arttırıma gitmiş oldu. Daha uzun vadeli yabancı para mevduat taşınması için de 2 yıldan uzun vadeli mevduatlarda rezerv karşılıklarını düşürdü böylece bankaların uzun vadeli döviz yükümlülükleri karşısında rezerv taşımasını sağladı.

BIS rakamlarına göre 2014'ün son çeyreğinde Türkiye'nin yabancı para borçlanması 400 milyar USD civarında oldu. Bunun neredeyse 2/3 Türk şirketlerinden geliyor, geri kalanı ise Türk bankaları.



Batur Asmazoğlu / http://www.investaz.com.tr/
InvestAZ Fon Yöneticisi