IMF verilerine göre, 2015`te kredilerin takibe dönüşüm oranında Yunanistan yüzde 34,3 ile başı çekerken, Türkiye yüzde 3,1 ile birçok ülkeden daha iyi konumda bulunuyor.
Batık kredilerin toplam kredilere oranında ekonomik krizin etkilerinin sürdüğü Yunanistan başı çekerken, bireylerin ve kurumların ödeme kabiliyetini ortaya koyan bu göstergede Türkiye, yüzde 3,1 ile birçok ülkeden daha iyi konumda bulunuyor.

AA muhabirinin Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu (BDDK) ve IMF'nin 2015 verilerinden derlediği bilgilere göre, kredilerin takibe dönüşüm oranında Yunanistan yüzde 34,3 ile başı çekti. Bu ülkeyi yüzde 19 ile Ukranya, yüzde 15,6 ile Macaristan, yüzde 15,3 ile Romanya takip ederken, takipteki kredilerin toplam krediler içindeki payı Portekiz'de yüzde 11,2'yi buldu.

Söz konusu oran, İspanya'da yüzde 8,5, Rusya'da 6,7, Çek Cumhuriyeti'nde yüzde 5,6, Polonya'da yüzde 4,9, Fransa'da yüzde 4,5 olarak hesaplanırken, Çin'in ardından dünyanın en kalabalık ülkesi Hindistan'da bu oran yüzde 4,3, Güney Afrika'da da yüzde 3,3 oldu.

Türkiye'de ise kredilerin takibe dönüşüm oranı yüzde 3,1 seviyesinde gerçekleşti. Türkiye'nin 2002 yılında takipteki kredilerinin toplam kredi içindeki payı yüzde 17,6 idi. Türkiye'yi yüzde 3 ile Meksika, yüzde 2,9 ile de Brezilya ve Kolombiya takip etti.

EN DÜŞÜK BATIK KREDİ ÇİN'DE

Öte yandan tasarruflarının milli gelire oranı açısından dünyada ilk sıralarda bulunan Çin, kredilerin takibe dönüşüm oranı en düşük olan ülke oldu. Buna göre Çin'de takipteki kredilerin toplam krediler içindeki payı 2015'te yüzde 1,1 seviyesinde gerçekleşti. Söz konusu oran Japonya'da yüzde 1,9'u bulurken, dünyanın en büyük ekonomisi ABD'de ise yüzde 2 oldu.

Batık kredilerin payı, Arjantin'de yüzde 2, Şili ve Endonezya'da yüzde 2,1, İngiltere ve Almanya'da yüzde 2,7 olarak hesaplandı.

Ekonominin genel durumu açısından öncü gösterge niteliği taşıyan takipteki krediler, ekonomide bireylerin ve kurumların ödeme kabiliyetini, bankalarda da aktif kalitesini ve risk düzeyini gösteriyor. Oranın sağlıklı bir şekilde tahmin edilebilmesi ekonomik birimlerin politikalarını, bankaların da bilançolarını etkin bir şekilde yönetmelerine imkan tanıyor.