Küreselde neler oluyor?

19.11.2018 17:22

Bol aksiyonlu heyecan dolu günler yaşıyoruz dünyaca. Heyecanımız sınırları epey aşarken yeni dünya düzenini merakla da izliyoruz ve bu doğrultuda acabalarla dolduruyoruz günlerimizi. Hadi bakalım bugün ne olacak dünyada?

1980’lerden itibaren daha da yaygınlaşarak devam gelişen küreselleşme olgusu uluslararası ticareti yaygınlaştırma, yeni pazarlar yaratma, istihdama yönelik pozitif katkısının yanında bu kez değişen düzende acı tarafını da gösteriyor öyle değil mi? Bu kez küreselleşmenin tersine dönen ivme olarak karşımıza çıktığı pek çok durumla karşılaşıyoruz. Sonrasında da bir arayışa geçiyoruz. Hal böyle olunca ulusal güvenliğin üst sıralarına taşıyoruz ekonomi güvenliğini... Sadece makro verilerle açıklayabileceğimiz ne dünya endekslerinden ne de yerel para varlıklarından bahsedebiliyoruz. Küresel ve bölgesel çapta yaşanan ekonomik ve siyasi gelişmeler ekonomi güvenliği kavramını da getiriyor sonuç olarak. Dünyada neler oluyor? Ne değişiyor ve neden böyle bir türbülansa giren piyasalarla karşı karşıyayız?

Jeopolitik eksenler ve aktörler yeniden şekilleniyor. 20. yüzyılın başında İngiltere’nin dünyayı yönetme misyonunu devrettiği ABD’nin aksiyonları, tekrar o yüzyıla döndürüp bizi yeniden bir değişimi işaret ediyor.

ABD- Çin arasında yaşanan ticaret savaşı... Başta oranlara baktığımızda ABD’nin 115,6 milyar dolarlık ürün sattığı, 462,6 milyar dolarlık da ürün aldığı bu savaşın gidişatı ne olacak yakından ilgileniyoruz. Geçen hafta gümrük vergileri meselesinden artık çıkmak istediği anlaşılan ABD tarafında bir yumuşama mı olacak algısı ABD endekslerinde, piyasalarında hemen de bir iyimserlik sardırdı. Peki bu iki taraf masaya oturduğunda ABD olur da Çin’in de olası tekliflerini kabul ederse ve buradan olumlu bir sonuç çıkarsa ne olur? Tabii ki de gelişmekte olan ülkelerde alım sonucunu getirir beraberinde. Şuan da böyle bir beklenti söz konusu mu? Pek de öyle görünmüyor. Çin’in tekliflerine cevap veren ABD görür müyüz bilemedim...

Gelelim küresel anlamda diğer meseleye, petrole... Petrol tarafında belirsizlik hakim. Petrol fiyatlarının düşüşü bizim için olumlu. Ne de olsa cari açığımızın birincil etkenlerinden! Petrol için 6 Aralık toplantısını da merakla bekliyoruz dünyaca. Rusya’nın burada aksiyonu ne olacak merak konusu. Petrol arzı, talebi geçecek gibi duruyor. Arzda kesinti olmazsa gerileyen talep de fiyatları iyice düşürebilir. Avrupa’nın ivme kaybediyor olması, dünyada görülen büyümedeki düşüşün beklenenden hızlı bir şekilde gerçekleşiyor olması talep tarafında bir baskı yaratıyor dolayısıyla da bu da petrole yansıyor.

Bir başka mesele de Brexit süreci. Dünya için de İngiltere için de iyi olan şey anlaşmalı olanından. Ama görünen o ki iyinin aksine May’in tahtını bile sallandıracak meseleler büyüdükçe büyüyor. May “ Kolay kararlar almak için değil, doğru kararlar almak için geldik” dedi. Ardından üç istifa geldi. Haliyle ekonomiyi de etkiliyor. Faiz artırımına kadar ufak ufak devam ediyor. Bu süreç o kadar uzun süredir yaşanıyor ki... Sterlin ucuz bir para haline geldi. İngiliz Sterlini Amerikan Doları paritesi 1,20’lerde... İyi olanı ne? 1,50 seviyeleri makul gibi duruyor.

Gelelim diğer meseleye... Belki de Avrupa’nın kaderini belirleyen İtalya meselesine. AB’nin kurucu ilk 6 üyesinden biri olan İtalya’nın dahi AB Komisyonu ile bütçe konusuna dair anlaşmazlığı AB tarafında ciddi çatırdamalara yol açabiliyor. Hatta İtalya’da da ileri süreçlerde exit yaşanır mı diye konuşmaya başladık. Türkiye açısından önemli bir bölge. Dış ticaret partneri olarak göz bebeğimiz AB. Özellikle yeni yol haritasında borca dayalı bir büyümenin aksine ortaklığa dayalı bir büyümeyi tercih eden Türkiye açısından AB’nin aydınlık içerisinde olması önemli. Özellikle mali disiplin ve TCMB’nin aksiyonlarıyla dengeleme sürecine giren Türkiye açısından yaşanan bu gelişmeler önemli.

Artık kendi yatırım argümanını geliştiren bir ekonomik model inşa etmeye çalışan Türkiye, “Secondhand Future” dediğimiz ikinci bir geleceğe hazırlanmak zorunda.

Neden mi? Hantal bir yapıyı sırtlanmak ve Güney Avrupa ülkelerini beslemek istemeyen İngiltere, hard ya da soft şekilde Brexit sürecini yaşayarak AB’den tamamen bağımsız şekilde politika yürütmek istiyor. Onlara göre dünyada Doğu yükseliyor (Başbakan Gordon Brown, Fransa Savunma Bakanı ile konuşmasında geçiriyordu bu cümleyi). E bir de bakıyoruz ki Pekin Londra arasında tarihi demir ipek yolu projesi...

Bir yandan kendi kıtasına yönelen ABD... Bir yandan AB çatırdamaları, İran yaptırımları, petrolün geleceği, TürkAkım Projesi açılış konuşmasında Putin ve Erdoğan’ın 100 milyar dolarlık ticaret hacmi hedefleri ve iki devletin yakın teması, FED’in 2019 için faiz artırımının 3 mü 2 mi olacağı konusu, Çin ekonomisindeki iyi olmayan görünüm, Almanya’daki tüketici harcamasında yaşanan düşüş ve istihdama olan olumsuz yansıması, dünyadaki faiz artırımlarına olabildiğince geç cevap verebilecek AMB...

Yeni bir düzen, yeni bir boşluk ve yeni ekonomi liderliği... Dünyada yeni ekonomi liderleri aranıyor. Türkiye’nin ise ucuz seviyelerden değerlendirmesi şart bunu. 1- 2 yıllık hikayeden bahsederek mali disiplin sürecinde olduğunu, teknoloji ürettiğini, Ar-Ge’ye bağlı ilerlediğini göstermek durumunda dünyaya. Global sisteme alternatif olarak kendi değerlerinin de olacağı alternatif sistemler yaratmak gibi mesela. İşte burada da ekonomi güvenliğinden bahsediyoruz. Belki de kara Ağustos tehlikesini tarihe karıştırmış oluruz böylece.
Dayanıklı Türkiye olarak yeni sistemde yeni Türkiye olabilmek mümkün değil mi? Özellikle Doğu’ya doğru yükselen bir dünyada...