Önlemler piyasalara istikrar getirir mi?

08.12.2016 08:49
Önceki yazımızda küresel piyasalarda tek taraflı “dolar pozitif” fiyatlama bir süre sonra yerini normalleşmeye bırakır görüşündeydik. 05 Aralık tarihine gelindiğinde, piyasalar İtalya referandumunu ve olası negatif etkisini fiyatlayabilir derken tersine hareket bu görüşü teyit etti. Dolar baskısı ile dar bir bant içerisinde sığıntı pozisyonunda işlem gören euro/dolar paritesi nihayet bugün kafasını kaldırabildi. Fazla bir hareket olmadı ve kalıcı olacağı konusunda da kuşkularımız var.

Piyasa Perşembe günü yapılacak Avrupa Merkez Bankası toplantısında 2017 yılında varlık alım programında kesintiye gidileceğine dair sinyal bekliyor. Banka bu tarz bir açıklama için erken olduğunu düşünebilir bu da piyasalarda euro pozitif fiyatlama önünde engel olabilir. Bir diğer önemli gelişme 14 Aralık’ta yapılacak olan Amerikan Merkez Bankası (FED) toplantısı ve 25 baz puanlık faiz artırım beklentisi. Büyüme ve faiz oranı alenen,dolar pozitif. Bir de 2017 yılında Almanya, Fransa ve Hollanda’da yapılacak genel seçimler var. Üzerine İtalya tuz biber olabilir.

Bütün bunları bir kenara bırakırsak son iki senedir Dolar baskısı ile Euro klasik sene sonu yükselişini yapamıyor. Acaba bu sene geçtiğimiz seneye kıyasla iyileşen ekonomik görünüm ile bir sıçrama yapabilecek mi? 14 Aralık tarihinin geride kalması ile bu tarz bir hareket olabilir düşüncesindeyiz. Kuşkusuz yukarı yönlü potansiyel sınırlı ancak hiç yoktan iyidir.

Bütün bu değerlendirmeleri yaparken kendimize de bir paye çıkarmak istiyoruz. Döviz piyasasında Dolar (DXY) Endeksi’nde yaşanan düzeltme içeride Türk Lirası’nın da işine yarar düşüncesindeydik. İşte bu nokta beklentimizi karşılamadı sebebi gündeme yeni eklenen maddeler ve artan ülke risk primi ile yabancı portföy yatırımlarında çıkışın devam etmesi olarak özetlenebilir. Oysaki MSCI gelişen ülke para birimleri endeksi henüz zayıf görünmekle beraber 23 Kasım düşük seviyesi ardından toparlanma eğilimine girdi. Petrol fiyatlarında yükselişin emtia para birimlerine verdiği destek de bu anlamda önemli. FED faiz artırımının geride kalması ile gelişen ülke para birimleri de rahat bir nefes alabilir. Ama biz nefes alabilir miyiz kuşkulu?



Türkiye piyasalarında senenin son ayları reel sektörün döviz borcu piyasaların gündeminde bir rutin olarak yer alır. Bu kez daha fazla hissettik çünkü gelişen ülke piyasaların genelinde çıkış yaşanıyor. Ayrıca 2016 yılının ilk yarısından sonra Türkiye için çalkantılı bir dönemin içine girildi. Yaşananlar ülke risk primini yukarı çekerken olağanüstü hal uygulaması yabancı yatırımcıyı tedirgin etti. Bir diğer önemli gelişme 2017 senesinin gündeminde halka sunulacak olan anayasa değişikliği paketi ve Partili Cumhurbaşkanlığı sistemi olarak görünüyor. Üstelik 2017 yılında kredi derecelendirme kuruluşu Fitch’ten yatırım yapılabilir ülke notunu kaybedebiliriz. Her ne kadar bekleniyorsa da çıkışlar hızlanabilir. Yüksek cari açık Türkiye ekonomisinin yumuşak karnı ve yabancı portföy yatırımlarına ihtiyacımız var. Bu nedenle zorlu bir süreçten geçiyoruz ve dışarıda petrol fiyatlarında içeride kurda yükseliş ile ekonomi yönetiminin birtakım önlemler alması gerekiyor.

Son bir ayda sepet kurda yaşanan yükseliş ekonomiye zarar verir boyutları gelince Ekonomi Koordinasyon Kurulu (EKK) ve Merkez Bankası devreye girdi. Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası’nın 50 baz puanlık haftalık repo oranında 25 baz puan üst bant faiz artırımı sadece bir uyarlamaydı. Bu ortamda faiz politikası ile kura yapılan bir müdahale değildi ve etkisi olmadı. Reel sektörün döviz talebini azaltıcı ve likiditeyi artıran önlemler mutlaka faydalı ancak korku bir yerleşmeye görsün uzaklaştırmak zor oluyor. 02 Aralık EKK toplantısında alınan kararların içeriğini ise tam olarak bilemiyoruz. Kararlar hafta arası açıklanacak dendi manşetlere düşenlerden anladığımız reel sektörü borç çevirme konusunda rahatlatacak, büyük firmaları döviz borcu konusunda yönlendirecek, KOBİ’leri destekleyen büyüme odaklı bir paket bekleniyor. 15-16 Aralık Avrupa Birliği Komisyonunda Türkiye konusu görüşülecek iken özellikle Avrupa ile ekonomik ilişkilerin ileriye taşınması da hedefleniyor.

Gelelim günün sorusuna TCMB, 20 Aralık toplantısından önce kurdaki tansiyonu düşürecek bir adım atabilir mi? Piyasa fiyatlamalarına bakınca bu tarz bir harekete ihtiyaç duyulabilir. Piyasa faiz oranları ile TCMB politikalarının birbirinden uzaklaştığı Türk Lirası’nın fütursuz değer kaybettiği bir ortamda alınan önlemler ile bir bardaktan öbür bardağa su aktarmış oluruz. Oysa iki bardakta bir süre sonra dolu olacak iken ne kadar piyasalar görmezden gelinebilir? İşte bu anlayışla TCMB’nin piyasalara yaklaşacağını ve politika faizini belki de 20 Aralık toplantısından önce yukarı çekebileceğini düşünüyoruz.

Arzu Toktay
XTB ARAŞTIRMA MÜDÜRÜ