Ekonomik büyüme neyi gösterdi?

11.09.2018 06:58

2018 yılı 2. çeyrek GSYH büyümesine ilişkin verimizi dün sabah itibariyle karşıladık. Bir önceki yılın aynı dönemine göre yüzde 5,2 seviyesinde büyüme kaydeden verimizde dikkat çeken belirli noktalar da vardı.

Çeyrekten çeyreğe bakıldığında soğumanın görüldüğü ekonomide, net dış talebin katkısıyla da karşılaştık. Özellikle ithalatta görece çekilmeyle birlikte ihracatta yaşanan artış, cari açıkta da azalmayı beraberinde getirebildi. Ki bizler bunu veriler ışığında da izleyebiliyoruz. İhracat ithalatın önüne geçmeye başlıyor bu dönemde. Net dış talebi oluşturan turizm gelirleri de en etkin kalemlerinden oluyor bunun. Hizmetler sektöründe görülen %8,0’lik büyümede özellikle turizmin etkisini göz ardı edemiyoruz haliyle. Peki yeterli mi? Özellikle son yıllarda artan sağlık turizmini de göz önünde bulundurursak bu rakam pek de yetmez. Potansiyelinin çok daha güçlü olduğunu biliyoruz. Mesela Rusya ile ilişkimiz 6 milyon değil de 15 milyon turist getirsin. Veya uluslararası arenada tanıtımın ve markalaşmanın değerini daha çok bilip, ona göre hareket edelim yol haritamızı çıkartalım. Geçen gün AVM’lerde mağazaları olan bir ayakkabı firmasının yöneticilerinden bir beyefendiyle  sohbetimiz sırasında yabancı müşterileri konusunda söylediği şey oldukça ilgimi çekti. Çin’li turistlerin büyük bir potansiyel müşteri kitleleri olduğunu, AVM’lere çok fazla geldiklerini ve taleplerinin de beklentilerinin bir hayli üzerinde gerçekleştiğini belirtti. İlginç değil mi? Ben şaşırdım doğrusu!

Şimdilerde dış talebin katkısıyla dengeleme politikasının varlığından bahsediyoruz. Özellikle dış talebin etkisinin daha fazla, iç talebin ise daha çekimser olacağı bunun yanında da kamunun katkısının daha az olacağı dengeleme politikasının bu süreçte de devamı gerekiyor. Yani daha önceki dönemlerde artış gösteren nihai harcamalar bu kez böyle olmayacak gibi duruyor. Enflasyonun dizginlenmesi adına bu kez kamu maliyesinin katkısını harcama kaleminde görmeyi pek bekleyemeyiz artık sanırım.

Veriler ışığında diğer bir dikkat çeken durum ise tarım sektöründe yaşanan yüzde 1,5’lik daralma. İlimiz Konya kadar büyüklüğe sahip olan Hollanda ile kendi ülkemizi karşılaştırdığımızda bu taraf pek üzüyor efendim. “Neler olabilirdi neler?” diye hayıflanıyoruz kendimizce. Burada acil politika alarmı çalıyor. Tarımda yeni, etkin acil bir politika gerekiyor. Planlı üretim gerekliliği elzem bir durum halini alıyor.

Bunun dışında inşaat sektörünün etkisizliğini okurken, büyümeye katkısı olan finans sektörü de öne çıkanlar arasında. Sanayi üretimindeki zayıflığı ise, artan faizlerle ilişkilendirirsek yanlış olmaz diye düşünüyorum.

Peki bundan sonra ne olacak, ne olmalı?

Öncelikle özel tüketimin kısılması önem  arz ederken, enflasyonun dizginlenmesi yatırım tarafını da yükseltecektir. Reel sektörün ise desteklenmesi bu süreçte şart. Tedirgin olan reel sektörün üzerinde çalışmak, yol haritası çıkarmak gerek. Ekonomi adına elzem olan istikrarın yanında her seferinde vurguladığımız katma değerli yerli üretimin gerekliliğini de vurgulamazsak olmaz. Artık teknolojiye dayalı bir üretim yapısı olması gerekiyor. Etkin ve somut bir OVP ise can suyu burada adeta. Merakla bekliyoruz.