Kumarbazlar, yatırımcılar ya da hınzır hormon dopamin (!)

02.07.2018 09:28
Parkinson hastaları neden kumar düşkünü oluyor?

Bazı Parkinson ilaçları yüzünden desek!

David Eagleman Incognito’da önemli bir saptama yapar. Yazar, Parkinson hastaları üzerinden bir zihin jimnastiği sunar. Buna göre, 2001 yılında Parkinson hastalarının aileleri ve bakıcıları, bir tuhaflık olduğunun farkına varmaya başladılar. Pramipeksol ve Mirapex adlı ilacın verildiği hastalardan bir kısmı kumarbaza dönüşüyordu; üstelik öylesine kumar oynayanlara değil, hastalıklı kumarbazlara! ABD'nin Arizona kentindeki Muhammed Ali Parkinson Araştırma Merkezi uzmanları, bin 800 Parkinson hastası üzerinde araştırma yaptı. Araştırmada, Mirapex kullanan 529 hastanın 8'inde, ciddi derecede kumar bağımlılığının meydana geldiği belirlendi. Daha önce kumara herhangi bir eğilim göstermemiş olan bu hastalar, artık düzenli biçimde Vegas’a uçar olmuşlardı. Altmış sekiz yaşındaki bir adam, ziyaret ettiği bir dizi kumarhanede altı ay içinde toplam 200 bin dolar tutarında para kaybetmişti. İnternet pokerine takılıp kalan kimi hastalar ise ödeyemeyecekleri kredi kartı borçlarının altında ezilmişti. Hastaların çoğu, bu kayıpları ailelerinden gizlemek için ellerinden geleni yapıyordu.
Bu yeni bağımlılık, bazıları için kumarın da ötesine geçerek “zorlanımlı” (kompülsif) yeme alışkanlıklarına, alkol tüketimine ve aşırı cinselliğe kadar varmıştı.
Peki bu nasıl olabilirdi?

Dopamin yüzündendi. Evet o hınzır hormon yüzünden!

Parkinson hastalığının tedavisinde kullanılan dopamin hormonunun normalin üstünde olması, hastayı gerçek dışı hayallere ya da kumar, bilgisayar gibi oyunlara yöneltebiliyordu.
Peki bu “zorlanımlı mantıksızlığın” yatırım kararlarımızla ne ilgisi vardı?

Söyleyelim; Dopamin hormonunun en hızlı salgılandığı anlardan biri de yatırım tercihleri sırasında oluyor. Mesela borsa yatırımları sırasında!

Bir halka açık şirketin hisse senetlerine yatırım yapmak ile pahalı bir parfüm satın almak arasındaki fark nedir? Cevabı basit… finansal bir yatırım, firmaya yönelik beklentilerin ve hisselerin değerindeki beklenen artışın mantıksal olarak analizine dayalı bir karardır; öte yandan, bir parfüm satın almak, pazarlama güdümlü imajlara ve bilinçaltı marka ilişkilerine dayalı ve duyguları da barındıran bir karardır. Aslında, öyle görünüyor ki finansal yatırım, her şeye rağmen çok da mantıksal değildir.

Australian’da Alan Wood’un kaleme aldığı bir başyazı, “Borsa kötü mü davranıyor?”, davranışsal finans ile ilgili bir konuyu ele alırken nörobilim alanındaki bazı ilginç araştırmalara değiniyor: İlk önce, çılgın servet, beyin hasarlıları tercih eder. Sürüngenlerin beyni en ilkel beyindir ve nefes alma ve kalp atışı gibi otomatik fonksiyonları kontrol eder. Memelilerin beyinleri duyguları kontrol eder ve daha sonradan insan olarak evrimleştiğine inanılan insan beyni ise mantıksal ve daha üst düzey düşünmeyi kontrol eder.

Bir memeli (duygusal) beyninin ve insan (mantıksal) beyninin çatışması gibi bir durumda ne olur? Ekonomistler, erkeğin mantıksal olduğunu varsayar, ancak deneyler, bir çatışma durumunda kazananın duygusal beyin olduğunu göstermektedir.

Yakın zamanda yapılan bir çalışma, sağlıklı bir beyne sahip insanların aldığı ve memeli beyinlerinde lezyonlara sahip olanların aldığı kararları incelemiştir. Duygusal beyinlerinde hasar olanlar daha iyi finansal kararlar almıştır ve bu sonuca göre, söz konusu hasarlar, mantıksal süreçlere duygusal olarak engel olmayı zayıflatmıştır.

Bir anlamda, hepimiz iyi biliyoruz ki, yatırım kararları bütünüyle mantıksal değildir. Söyleyecek şeylerimiz ve panik durumlarımız vardır ve belli bir tahvile yönelik zayıf beklentilere karşı kör görünen yatırımcıları tanımlamak için “bir hisseye aşık olmak” terimi kullanılmıştır. Nörobilim, yine de, bu tip bir davranışın detaylarına ışık tutmaya başlamıştır. Wood’un makalesine göre, JP Morgan, yatırım fonlarının bir kısmını yönetmede “davranışsal finans” stratejilerinin kullanılması gerektiğini belirtmiş ve “yatırımcıların mantık dışı davranışlarından dolayı daimi pazar bozukluklarından sermaye sağlayarak” oldukça büyük kazançlar elde edilebileceğini ileri sürmüştür. Davranışsal finans, insan davranışı ile finansal analizi birleştirmeye çalışan ve şimdilerde ise daha genel bir alan olan nöroekonomi alanından etkilenen ilginç bir alandır.

JP Morgan’ın mantık dışı yatırım davranışından menfaat sağlama sırrını ortaya çıkarmış olsa da olmasa da, şurası açıktır ki bu tip bir davranış, insan beyin yapısında ve nörokimyada hem mevcuttur. (Belirli beyin lezyon türlerine sahip bireylerin daha iyi finansal kararlar almaya meyilli oldukları bulgusuna bağlı olarak, “davranışsal” fon yöneticisi için istihdam sürecinin nasıl bir şey olduğunu bir düşünün: “Hey, senin için iyi haberlerim var… sana yeni UltraRational Fund’da fon yöneticiliğini teklif ediyoruz. İlgilenmen gereken sadece birkaç detay var. İmzalayacağın bazı anlaşmalar ve feragat sözleşmeleri var ve kısa ve tamamen sancısız bir prosedür için bizim beyin cerrahımızla irtibata geçmen gerekecek…”

Buradan yapılacak nöropazarlama çıkarımı şudur: Eğer insanlar, bizim algılamadığımız ya da anlamadığımız mantık dışı kriterlere ve duygulara bağlı olarak bizim en detaylı bir şekilde tüm hesapları yapılmış finansal kararlarımızı alıyorlarsa, o zaman, araba, bira, giyim v.s. gibi daha karmaşık ürünler için kompleks karar sürecini bir düşünün. Özellikle, işletmeden-işletmeye pazarlamacıları, yakın zamanda yapılmış olan nöroekonomi çalışmalarına dikkate almalıdırlar. Biz sıklıkla sermaye donatımı, danışmanlık hizmetleri, ofis alanı, bilgisayar yazılımı ve benzeri şeylerin satın alınmasını, harcamaların ROI’sine dayalı mantıksal kararlar olarak görüyoruz. ROI kesinlikle önemlidir (tıpkı makul finansal planlamaların bir yatırımcı açısından önemli olması gibi), ancak şu gerçeği göz ardı etmek de hata olurdu: Alınan karar kısmen de olsa, satın alanın kabul etmeyebileceği hatta farkında bile olmayabileceği duygusal faktörlere bağlı olacaktır. Bilgili Business to Business (B2B) pazarlamacısı, ROI rakamlarının altında bir katmanda saklı kalabilecek “alıcıya ait riskler” gibi konulara değinmek için hem sunumunu hem de anlaşmanın kendisini yapılandıracaktır.