Trend topic dolar!

21.11.2016 11:44

ABD’nin yeni başkanı Trump olduktan sonra ekonomi camiası kanımca  her zamankinden çok daha  yoğun bir mesai yaptı. En azından ‘’insan en iyi kendisinden pay biçer’’  misali şahsım adıma durum bu.Öyle hemen çok çalışıyorum edebiyatı yaptığımı düşünmeyin efendim, içinde bulunduğumuz şu günlerin ehemmiyetini vurgulamaktı gayem.

Trump ismi sandıktan çıkar çıkmaz finansal piyasalarda hareketlilik hat safhaya ulaşmış, dolar sert yükselmiş, yatırımcılar altın ve tahvil gibi güvenli limanları hızla terk edip, riskli sayılabilecek varlıklara yönelmişti. Bu süre zarfında dolar  nerdeyse her gün yeni bir rekora imza atmış ve konuyla alakalı duymaya alıştığımız yorumlar  yazılı, görsel ve sosyal medyada hızla yerinialmıştı.

• Dolarda yeni rekor gelebilir
• Doların ateşi yükseldi
• Dolar yıktı geçti
• Rekortmen Dolar
• Gözler Merkez Bankasında
• Fed yine şahinleşti
• Fed faiz artıracak mı?

Ülkece ekonomiyi parayı pulu sanırım hiç bu kadar manşetten konuşmamış, enine boyuna ele almamıştık.

Dolarla ilgili gelen yorumlar, kırılan her rekor sonrası tazeliğini yitirdi ve yerini yeni destek direnç seviyeleri ve havalı finans cümleleri ile süslenenmiş yeni yorumlara  bıraktı.

Aslında Trump sonrası yaşananlar finansçılar açısından kısmen sevindirici oldu, çünkü dünya gündeminin ilk sırasında  bu kez ‘’ekonomi’’ yer alıyordu.                                                                                    

Ülkemizde de dolardaki yükseliş sonrası bir çok yorum ve hashtag adeta havada uçuştu ve bunlar çok kısa sürede sosyal medyada trendtopic diye tabir ettiğimiz ve ‘’en çok konuşulanlar’’ diye dilimize çevirdiğimiz bir  noktaya ulaştı.

    Dolar 3.30 olmuş. Olsun. Bize ne el alemin parasından Amerika düşünsün
 Çıkışı sert oldu ama dönüşü muhteşem olacak
 Dolarını dövmeyen TL’sini döver
 Ekrana bakınca gözlerim dolar
 Dolar kuru diploma notumdan daha yüksek

Tüm bunları okurken bir yandan güldük, bir yandan da başımızı iki elimizin arasına alıp düşündük.

Bu yorumlardan yola çıkarak tartışılması gereken temel konu şu: Doların yükselmesinden gerçekten biz mi tedirgin olalım yoksa doların anavatanı ABD mi?

Aslında her iki bakış açısının da doğru yanları bulunmakla birlikte, bunlara ek olarak kurdaki volatilitenin, yani oynaklığın yükselmesi de oldukça  mühim.

Çünkü kurdaki oynaklığın yükselmesi, hem bireylerin hem de kurumların ekonomik karar alma süreçlerinde belirsizlik yarattığı aşikar.
Doların yıl başından bu yana yaklaşık % 15, aylık bazda da % 10 yükselmesi bu noktayı rakamlarla özetliyor zaten.

Doların yükselmesinin vatandaşa, ithal malların fiyatlarında olası artış yani zam olarak yansıması ise kaçınılmaz olacaktır. Başta Beyaz Eşya, Bilgisayar Parçaları gibi dayanıklı tüketim mallarında döviz farkından dolayı fiyatları artabilir. Yıl genelinde ortalama %7.5 - %8.0 bandında ılımlı seyreden enflasyon oranları yerine  çift hanelere ulaşan enflasyon rakamları görebiliriz.

Öte yandan kurdaki artış cari açığımızın finansmanını da olumsuz etkileyecektir.

Ayrıca son dönemde döviz mevduat hesapları yükselişini devam ettirirdi. Ekim ayı sonunda toplam mevduatlarda yüzde 3,8’lik artışa ulaştı. Yani, Ekim ayından önce dolar bozan vatandaş, doların bu kadar yükselmesinden rahatsız olmuş olacak ki, bu noktadan sonra tam tersi dolar almayı tercih etmiş.

DOLAR SADECE ÜLKEMİZDE DEĞİL TÜM DÜNYADA DEĞER KAZANIYOR!

Doların gücünü yani doların gelişmiş ülke para birimlerine  karşı performansını gösteren ‘’dolar endeksi’’ Trump sonrası 2003’den bugüne en yüksek seviyesine ulaştı. Yani dolar sadece TL karşısında değil küresel ölçekte değerleniyor.

Açıkçası doların sert değer kazanımı uzun vadede ABD ekonomisini de baltalayabilir. Ülkenin ihraç ürünleri pahalılaşabilir ve zaten hali hazırda yüksek olan bütçe açığını da borçlanma maliyetlerinin yükselmeye başlaması sonrası daha da artırabilir.

Kuzey Amerika Serbest Ticaret Anlaşmasının (NAFTA) iptali, Meksika sınırına duvar örülmesi ve Çin’e gümrük vergisi uygulaması gibi sert söylemleri olan Trump’ın bunları hayata geçirmesi durumunda kaybedenin aslında  dünya ekonomileri olması kaçınılmaz gözüküyor.

Türk ekonomisinin de bu zorlu dönemi en az hasarla atlatabilmesi için yapısal reform ve mali disiplin alanlarında da kararlılık gösterip büyüme hikayesi ile cazibe merkezi olmaya gayret etmesi gerekir.

Uzun lafın kısası; anlaşılan o ki dolarda uzun bir süre daha yorumum  “içi seni dışı beni yakar” şeklinde olacak…

MURAT TUFAN
DESTEK YATIRIM MENKUL DEĞERLER /// ARAŞTIRMA MÜDÜRÜ